Şimdi öldüğün yaştayım sevgilim. 3 sene geçti yokluğunda, mutsuzluğumda.
Bilememişim değerini, çok düşünüyorum bu ara bunu. Evlendirildim sensizlikte, yıllardır planladıklarını yürürlüğe koydular sonunda. O kadın, hiç sen gibi değil sevgilim. Ruhsuz, duygusuz. Sevmeyi beceremeyen birisi.
Denedim, sırf senin için sevmeyi demedim onu, o şekilde sevemeyeceğimi bilsem dahi belki, dedim. Belki aramızda bir bağ oluşur, uzun süre aynı evde olacağız sonuçta. Ancak tek yaşıyor gibiyim.
Seni özledim, varlığını özledim. Evime gelip neşe getirdiğin anları özledim. Dertleştiğimiz anları özledim, güzel kokunu özledim, yumuşacık saçlarını, yanaklarını, dudaklarını özledim. Gülüşünü, kahkahanı, beni nasıl sevdiğini özledim.
Saçlarımı okşamanı, yanağıma elini dayayıp derin derin gözlerime bakmanı özledim. Küçücük bedenine rağmen beni göğsüne yatıtıp uyutmanı özledim. Sevgini özledim sevgilim. Aşkını özledim.
Çok yorgunum senelerdir. Kabullenmedim ilk zamanlarda -neredeyse 2 sene- çok denedim, yetiştirmeye çalıştım seni hastaneye. Ancak 3. seneye girdiğimizde, gelmediğin için anladım artık. Bizim en uzun ayrılığımız annen yüzünden Japonya'ya gittiğinde oldu, bir buçuk sene ancak onda da hep konuşurduk. Şimdi seni aradığımda evimde bir telefon çalıyor, içinde benim fotoğraflarım.
Telefonunu ilk teslim aldığımda, galerine girip kendimi gördüğümde çok ağladım. Bana olan aşkından ağladım.
Biliyordum, beni hep çok güzel sevdin, beni hep benden daha çok sevdin.
Aşkım, güzelim. Kalbim senden başkasını kabul etmez ardık, ruhlarımız bir bizim. Hissediyorum ben, hep yanımdasın sen.
Söylesem de inanmazsın ancak Jonghyun Hyung'da çok ağladı cenazende. Günlerce çıkmadı ondandan. Sonra benimle konuştu dedi ki:
"Biliyor musun Namjoon, ben hep çok sevdim Seokjini. Biliyorum, belli edemedim sevgimi. Kıskandırdım kendimi ancak bende çok korktum ailem tarafından red edilmekten. Seneler sonra bir aile beni evlatlık aldığında, beni kabul ettiğinde tekrar reddedilmekten korktum. Sevimi hiç Seokjin'e hiç göstermemiş olmaktan çok pişmanım şu anda. Bir ağbey olarak onun saçlarını okşamış olmamaktan, dertlerini dinlememiş olmaktan o kadar pişmanım ki. O yüzden Namjoon, sen Seokjin'in en değeisi olduğun için, Seokjin'i koruyamamış dahi olsam seni koruyacağım. Güzel çocuğumun en değerlisini koruyacağım. Seokjin yaşadığı acıların hiç birisini hak etmedi."
Artık haftada en az bir kere beni ziyarete geliyor. Bazen dışarıya çıkıyoruz...
Bu gün, ölüm yıl dönümünün 3. senesinde, ilk defa kırmızı şarap içiyorum, seneler sonra seninle konuşurken. Davetlerde bile içmedim, çünkü benim tarafımdaki bardağı alabilecek bir Hyung'um yoktu.
Neden benim bardağımı aldığını hiç anlamazdım ancak yeni anlıyorum neden olduğunu. Çünkü:
Sağın, solumdur.
Solun, sağım.
Yokluğunda varlığını doldurur beyaz şarap,
Varlığında yerini alamaz kırmızı şarap.Benim olanı al,
Feda olsun canım varlığına.
Senin olanı alayım,
Hisset varlığımda
Var olduğumda birbirimizin olacağını.Sana ait bu satırlar. Bana yazmışsın diğerleri gibi. Varlığında her zaman bir olduğumuz için, sen ben yoktu aramızda. O yüzden alırdın kendi şarabını benim önümden.
Bende gelsem yanına, erse ruhum rahata. Sensiz hiç rahat değilim. Uykusuz gecelerim, işkolik bir adam oldum iyice.
Bilmiyorum, ne demeliyim. Kelimeler kifayetsiz artık, yokluğunda güzel kelimeler sarf eden olmayınca körelmiş ruhum.
Sevgim, ruhum, kalbim, bedenim ile tamamen sana aidim. Yanına hemen gelmeyeceğim, kendime acı çektireceğim çünkü bunu hak ettim.
Seni seviyorum, güzelliğim.
★★★
Beni hep benden daha çok sevdin, derken hem Namjoon'un kendisine olan öz sevgisinden hemde Namjoon'un Seokjin'e olan sevgisinden bahsediyor.
Hiraeth; Artık kaybettiğimiz ve bir daha asla kavuşamayacağımız birine özlem duymak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seventy - NamJin
FanfictionSeokjin, küçük bir kebekti. Hayatın tadını çıkartamamış, kısa ömrünü daha da kısaltmıştı.