inanki sen hayatıma öylece girene dek bazı şeylerin düzelebileceğini bilmiyordum

106 17 1
                                    


yeniden hayvan gibi dayak yiyişimin üzerinden dört gün geçmişti. şimdi daha da azalmış sancılarımın yanı sıra henüz iyileşmemiş yaralarım yüzünden okula gitmiyordum bu süre zarfında. ne öğretmenler ne de başka biri pek umursamadı gelmeyişimi, o orospu çocuklarının da bunun üzerine geçtiği dalgayı hatta kullanacakları sözleri bile biliyordum. 'ödlek piçe bak sen!' sonrasında bir kahkaha patlatır ve etrafındaki kızlara yaranmaya çalışırdı. 

eve nasıl döndüğümü pek hatırlamıyordum fakat yüzümde gezinmiş meleğin dokunuşları yer yer geliyordu aklıma. 

saat öğlenden sonra üçe geliyordu ve ben yaklaşık on dakika önce uyanmama rağmen yataktan bile kalkacak gücü bulamıyordum kendimde. 

odamın kapısı birkaç kere tıklandı. kafamı çevirip yavaşça açılan kapıya ve babamın kafasını o kapıdan içeri sarkıtışına baktım. babam mahcup bir şekilde baktı ve hafifçe gülümsedi. 

"jeongin" diye başladı ve odama ufak adımlarla girerken gülümsemeye devam etti. "daha iyi misin?" ona herhangi bir cevap veremedim. kafamı başka bir yöne çevirdim ve ona sırtımı döndüm. niye umursuyordu ki? yanıma otururken derin bir iç çekti ve yüzündeki maskesini düşürüp tebessümünü sildi. 

"arkadaşın geldi, seni merak etmiş." söyledikleriyle kaşlarım istemsiz çatılırken yataktan doğrulmak adına dirseğimi yatağa yaslayarak tüm gücümle belimi yataktan kaldırdım. bir süre yüzüne 'ciddi misin amk?' bakışı attığımda kafasıyla odamın kapısını işaret etti. sarışın çocuk kapının önünden bana bakıyordu. babam yatağımın ucundan ayaklandı ve dışarı çıkmak adına kapıya yöneldi. 

"hyunjin içeri geç sen, ben de sizi yalnız bırakayım." çocuk içeri geçerken babamın ağzından çıkan ad ile kim olduğunu anlamıştım. okul temsilcisi... tabii ya beni o gece eve getiren de yine oydu. birkaç adım attı ve yatağımın ucunda durdu. 

"daha iyi misin?" dedi. kafamla yatağımı gösterip yanımı patpatladım. 

"iyiyim." dedim yalnızca. nasıl yani, arkadaş mı olmuştuk biz şimdi? cidden... yatakta tamamen doğruldum ve sırtımı bazamın başlığına yasladım.  yatağıma oturdu ve elleriyle oynamaya başladı. 

"arkadaş mı olduk şimdi?" diye sorduğumda ilgisini çekmiş olacaktım ki bakışlarını bana dikti. derin bir nefes aldı fakat vermeden gözlerimin içine bakmaya devam etti. ne düşündü bilmiyorum ama beyaz yanakları al al olduğunda kafasını başka bir yöne çevirdi. 

"arkadaşın olmak istiyorum." net bir şekilde söylediğinde elimi ona uzattım. ne sikim yapmaya çalıştığını bilmesem de kötü birine benzemiyordu. ellerimizi buluşturdu ve kısa bir süre tuttu. elini çekmek istedi fakat ona izin vermeden onu kendime doğru çektim. yüzlerimiz yakınlaştığında gözleri kocaman açıldı, dudakları hafif aralandı fakat hemen geri kapatmıştı. yanaklarındaki kırmızılık kulaklarına kadar  ilerledi ve kesik nefesler almaya başladı. garipti. 

"ne yapmaya çalışıyorsun?" dedim anlamaya çalışarak. "neden benimle arkadaş olmaya çalışıyorsun?" nefesim yüzüne değdikçe göz bebekleri titriyor, bakışları nadiren dudaklarımdan gözlerime çıkıyordu. 

"bilmiyorum..." henüz dudaklarıma bakarken baygın bir ifadeyle mırıldandı. izin versem beni tek lokmada yutacakmış gibi bakıyordu ve bu biraz garipti. birkaç saniye sonra konumumuzun farkına vardı ve hızlı bir hareketle benden uzaklaştı. elini ağzının üzerine kapamış ve yataktan fırlamıştı. önümde eğildi ve birkaç özür mırıldandıktan sonra koşar adımlarla odamdan çıktı. bu çocuk benimle arkadaş olmak istemiyordu, bu çocuk beni yemek istiyordu. ve emin olun bu zerre kadar umurumda değildi. ne az önce odamdan çıkan çocuk, ne de onun bana veya bir başkasına karşı hissettiği duygular umurumda değildi. ayrıca bana ne diye bir şeyler hissetsindi ki? kafamı kaldırdığım yastığa tekrar gömdüm, benim uyku vaktim gelmişti anlaşılan. 

trastevere ::hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin