20

58 13 1
                                    

hoseok

günayyydınnn (08:16)

yoongi

gunaydin yavru

hoseok

ee çıktın mı evden

yoongi

cikicam simdi niye ki

hoseok

birlikte çıkalım diyecektim bugün okula seninle gitmek istedim

olur mu

yoongi

olur tabii ki de

hayirdir ruyanda mi gordun beni ne bu ozlem

hoseok

ne alaka yoongi öyle canım istedi işte hesap mı vericem

istemiyosan tek başına git

yoongi

niye istemiyim lan deli miyim ben

geliyorum size dogru cik

hoseok

koşuyorumm

soğuk rüzgar yüzüme çarparken ellerimi cebime sokmuş hızlı hızlı hoseok'un evine doğru ilerliyordum. yaklaştığımda evden çıkıp bana doğru geldiğini görmemle gülümsedim. işte şimdi sabahım aydınlanmıştı.

sonunda yanımda bittiğinde soğuktan kıpkırmızı olmuş yanakları ve burnu gözüme çarptı. ve sonra atkısını takmadığını farkettim.

"bu ne hoseok? atkın nerede?"

"evde."

"iki dakika eve girip al bekliyorum."

dediğim şeyle yüzü düşmüştü.

"yok giremem bir daha."

"nedenmiş?"

susarak yürümeye başladığında bende peşinden gittim. biraz ilerledikten sonra konuşmaya başladı.

"evden dışarı zor attım çünkü kendimi."

hemen kaşlarımı çatıp iyice odaklandım söylediklerine.

"babamla dün akşam tartıştık. bende sabah onunla karşılaşmayayım diye hızlıca çıktım."

"ne yaptı yine?" dedim sıkıntıyla. onun babası yüzünden üzülmesine dayanamıyordum artık.

"aman ya, boşver. sabah sabah modumuzu düşürmeyelim." bana doğru dönüp gülümseyerek söylemişti. tabii ki biliyordum bu gülümsemenin gerçek olmadığını.

"sen üzülme yeter ki, gerisi boş benim için."

unuttuğum şeyi hatırlayarak ellerimi boynumda sarılı olan siyah atkıya götürdüm ve çıkarıp hoseok'a uzattım. konuşmaya dalıp vermeyi unutmuştum.

"gerek yok ben üşümüyorum."

"gerek var, hemen hasta oluyorsun sen."

boynuna dolmaya çalıştığım atkıyı ellerimi iterek durdurmaya çalışıyordu.

"ya yok diyorum işte, tak şunu kendine."

"inatlaşmasana hoseok."

"sen inatlaşma benimle yoongi üşümüyorum dedim."

pes edip atkıyı kendime geri taktım. "iyilik yaramıyor sana yemin ederim."

"of sus ya, sabahın köründe başlama yine."

bir an da içimden onunka uğraşmak gelmişti. sırıtarak kolumu omzuna attığımda sinirle bağırdı. çünkü bu hareketten hiç hoşlanmıyordu.

"yapmasana ya, gıcık mısın?"

o kurtulmaya çalıştıkça kolumu daha çok kendime çekiyordum böylece kaçacağı alanı daraltıyordum.

"evet çok gıcığım."

gülerek söylediğim şeyin ardından kolumu ısırdığında ağzımdan küçük bir inleme çıkmıştı.

"ah! napıyorsun lan yamyam!"

acıyla kolumu tutup sinirli bir şekilde bakarken o da gülerek koşmaya başlamıştı.








Ay bu bolum cok hosuma gitti genclerr

Felicity | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin