22

60 9 11
                                    

Yoongi'nin yatağının üstünde oturmuş sıkıntıyla oflayarak ayaklarımı sallıyordum. Ona hello kittyli pijamayı zorda olsa giydirmiştim ama şimdi de oje sürmeme izin vermiyordu.

Elinde ki meyve dolu tabakla içeri girerken yüzümü süzmüş ve dalga geçer gibi gülmüştü.

"Hala trip mi atacaksın?"

"Ama söz vermiştin yoongi ya!"

"Ne yapayım söz vermesem gelmeyecektin."

Tabağı çalışma masasına koyup eline bir mandalina alarak yatakta karşıma oturdu ve sırıtarak soymaya başladı.

"Ne gülüyorsun?" Dedim ters bir bakış atarak.

"Nasıl da inandın ama oje sürmene izin vereceğime."

Sinirle yanımdaki yastığı yüzüne fırlattım. "Sen varya hayatımda gördüğüm en gıcık insansın!"

Hızımı alamayıp bu seferde tabakta duran elmayı elime almıştım, tam atacakken "Abartma lan!" Diye bağırmıştı.

Ama bağırışı hiçbir işe yaramamıştı çünkü çoktan elmayı kafasına atmıştım.

"Oğlum manyak mısın? Kıracaktın kafamı."

"Tüh ya keşke kırsaydım."

Göz devirip bacaklarımı kendime çekerek oturdum ve başka bir elma alıp yemeye başladım.

"Neyse bu yaptığın kabalığı görmezden geliyorum hoseok."

Ciddi bir tavır takınmaya çalışarak söylediği şeye alaycı bir kahkaha attım. "Senin ayılıkların karşısında benim kabalığım az kalır."

"Aşk olsun ne ayılığımı gördün ki?"

"Ohoo, say say bitmez."

"Say lan."

"Üşendim." Diyip elmamdan bir ısırık aldım.

"Bu arada ne zaman öpeceğim seni?"

Bir anda duyduğum cümleyle elma boğazıma kaçmış, deli gibi öksürmeye başlamıştım.

"Yavaş yesene hoseok, elinden alan mı var?"

"Sırtıma vursana gerizekalı." Zar zor söylediğim şeyin ardından sonunda sırtıma vurduğunda öksürük krizim dinmişti. Manyak öldürecekti beni ya.

"Yok ya ben boşuna sana dağ ayısı demiyorum. Ölüyorum burada sen hala söylenme peşindesin."

Yataktan hızlıca kalkıp merdivenlerden aşağı indim ve mutfağa girdim. Kendime su alacaktım, bundan bir hayır gelmezdi çünkü.

Sürahide ki suyu bardağa döküp tezgaha yaslanarak içmeye başladığımda Yoongi de yanıma gelmişti. Röntgenimi çeker gibi beni izlemesini umursamayarak suyumu içtim ve bardağı tazgaha koydum. Tam yanından geçip gideceğim sırada kolumu tutarak beni durdurmuştu.

"Sözlerini hiç tutmuyorsun."

"Ne sözü?"

İster istemez yutkunduğumda bakışları boynuma inmişti. Ortama hakim olan loş ışık ve sessizlik daha çok gerilmeme neden oluyordu. Ayrıca aramızdaki bu kısa mesafe saçma bir şekilde kalbimin hızlanmasına neden olmuştu.

"Seni öpmeme izin vereceğini söylemiştin."

"Evet sende sana oje sürmeme izin verdiğini söylemiştin ama tutmadın sözünü."

Dediğim şeye karşılık hafifçe gülümsemişti. Gözlerime o kadar derin bir şekilde bakıyorduki sanki içim gidiyormuş gibi oluyordu ve ben bu histen nefret ediyordum.

"İstemiyormuş gibi davranıyorsun ama hiç beceremiyorsun hoseok."

"Neyi? Ne demek istiyorsun?"

Biliyordum, demek istediği şeyi gayet iyi biliyordum. Ama salağa yatmayı tercih etmiştim çünkü beni öpmesini istediğimi dile getirmeye korkuyordum.

"Seni öpmemi."

Bir şey demeden bekledim. Sadece gözlerimi sürekli kaçırıyordum, yüzüne ve gözlerine bakmamaya çalışıyordum.

"İstiyorsan gözlerime bak ve bana izin ver."

Tam sırasıydı aslında, uzun bir süre hislerimden kaçıyordum, kendime bile söylemek istemiyordum onunlayken heyecanlandığımı, bu yüzden başbaşa kalmak istemediğimi. Ama işte şimdi yalnızdık ve şu an istediğim gibi davranmayı seçmiştim.

Bakışlarımı onun gözlerine doğru yönelttim. Cesaretli olma sırası bendeydi.

Yavaşça dudaklarına doğru yaklaşırken gözlerimi kapattım. Daha önce nefesini hiç bu kadar yakınımda hissetmemiştim. Elini belime atmasıyla dudaklarımızı birleştirmişti. Nazik ve yavaş olan öpücükleriyle kendimden geçiyormuş gibiydim, tüm bedenim bir anda sıcacık olmuştu.

Daha on dakika öncesine kadar yukarıda atışırken şimdi öpüşüyor oluşumuza inanamıyordum.

Hafifçe belimden iterek beni tezgahla arasına almıştı ve her geçen saniye hızlanan öpücüklerimizle bedenini iyice bana bastırıyordu. Ellerimi nereye koyacağımı bilemezken bir an da  beynimde şimşekler çakmıştı. Hızlıca onu iterek bakışlarımı kaçırmaya başlamıştım, ben ne yapıyordum böyle?

Kendinden geçmiş gibi yüzüme bakmıştı, "Ne oldu?"

"Bence durmamız gerek."

Yoongi'nin bir şey demesine izin vermeden hemen merdivenlere doğru ilerledim ve yukarı çıktım. Anında kendimi odaya atarak yaşadığımız şeyi sindirmeye çalıştım. Ne yapmıştık biz öyle? Daha doğrusu ben nasıl yaptım böyle bir şeyi? Aklımda onlarca soru belirip kayboluyordu ve nasıl davranacağımı bilmiyordum. Hiçbir şey olmamış gibi davranıp yatıp uyusam ve sabah erkenden çantamı alıp eve gitsem nasıl olurdu? Saçmalama Hoseok Yoongi'ye tek kelime etmeyecek misin?

Derin bir nefes verip yatağa otururken gözlerim aynaya çarpmıştı, kendime baktığımda yüzümüm resmen kıpkırmızı olduğunu görmüştüm ve bu yüzden iyice stres olmuştum. Neden böyleyim ki ya?

Merdivenden çıkma sesleri geliyordu, yani Yoongi geliyordu. Şimdi ne yapacaktım? Ne diyecektim?

Odaya girdiğinde rahat bir şekilde yayılarak yanıma oturdu. Bense diken üstündeymiş gibiydim. Bir dakika ya ne bu rahatlık? Ben mi çok abartıyordum acaba?

"Hoseo-"

"Film izleyelim mi?"

Lafını hemen bölmüştüm çünkü az önce yaşananlarla ilgili hiçbir şey konuşmak istemiyordum.

"İzleriz tabii ama-"

"Yeni bir şey çıkmış konusu falan harika bekle açayım."

Hızlıca bilgisayara yöneldim, internet sitesine girip ne açacağımı düşünmeye başladım. Aklımda bir şey olmadığı için öylesine bir filme girmiştim. Bilgisayarı ortamıza koyup çok normal bir şekilde izlemeye başladım. Yoongi ise anlam vermeye çalışarak bana bakıyordu.

"İzlesene."

Beni dinleyip arkasına yaslandı ve bana ayak uydurarak filmi izlemeye başladı. İçimden lütfen bu gece hemen bitsin diye dualar ediyordum.








Uzun zamandır bölüm atmıyordum, nasılsınız nasıl gidiyoor??

Felicity | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin