Hayatımı düzene sokmuştum. Herşeyi geride bırakmış, sonunda derin bir nefes alabilmiştim. Ta ki bugüne kadar. Elimde ki bardağı sıcaklığını umursamadan sıkıca tuttum. Beni rahatlatıyordu anlamsızca bu durum...
*****
"Tamam ben çıkıyorum Gamze. Şu şirkete uğrayacağım."
"Ne şirketi be kızım."
"Dosyaların imzalanması lazım ne çabuk unutuyorsun ya."
"İmzalatmadın mı daha geçen gün gidip?"
"Diğer patron yoktu. Ona imzalatmam gerek Can Bey imzaladı. Hadi kaçtım tutma beni."
Kütüphaneden çıkarken çantamın içine son bir göz attım. "Dosyalar tamam. Anahtarım burada. Cüzdan vee telefonda burada." kendi kendime rutin bir kontrolü yaptım. Huy işte. Her zaman yapıyorum bunu. Birşeylerin eksik olması beni hep germiştir çünkü. Arkamdan omzuma atılan elle sıçradım.
"Nereye böyle güzelim."
"Of Orkun. Ödüm koptu be. Şirkete gidiyorum. Sen nereye?" beraber yavaşça yürümeye başladık.
"Eve, gel bırakayım seni ben. Başka işin yoksa tabi?"
"Hayır yok. Ve bırakırsan cidden süper olur. Yorgunluktan öleceğim. Dün gece ders çalışırken masada uyumuşum felaket bir haldeyim."
"Ahaha. Gel hadi."
Orkun'un kahkahası ve benim kendimi acındırmamın ardından yola koyulduk. Hem okumak hem çalışmak kolay değildi ve ben bazen iki işide bir arada götüremeyecek kadar bitkin oluyorum. Tüm bu saçma imza işleriyle uğraşırken birde uzun bir yolu çekemeyecektim. Orkun bir can kurtarandı.
Yol boyunca okuldan konuştuk. Bir ara dosyaların ne olduğunu açıkladım ona. Anlamadığı belliydi ama umursuyor gibi davrandı. Şirketin önünde durunca ona bir teşekkür ederek arabadan indim. Arkamdan camı açarak seslendi.
"Bekleyeyim mi seni Yağmur?"
"Yok git sen. İşim ne kadar sürer bilmiyorum. Teşekkür ederim." dedim. Gülümsedi ve ben önüme dönerek kapıdan içeri adımlarımı attım. Burayı sevmiyordum. Boğuk ve oldukça ciddi bir havası vardı ve beni ikinci gelişim olmasına rağmen geriyordu. Sekretere yöneldim. Beni hatırlıyormuş gibi gülümsedi.
"Merhaba. Ben Can Bey ile görüşmüştüm. Bir toplantı ayarlayacaktı diğer ortağınızla acaba burada mı kendisi?"
"Saat kaçtaydı efendim görüşmeniz?"
"1'de." sarışın kızımız yaka kartına bakılırsa adı Aysel'miş bilgisayarına döndü ve "Bir dakika efendim."dedi. Peki. Bekleriz. Umarım bir dakika sürer çünkü ayakta uyuyabilirim...!
"Hadisene Rüzgar." duyduğum isimle kafam sesin sahibine döndü. Gözlerini takip etti gözlerim. Boğazımda hafif bir kuruluk oluştu bu kısacık anda. Etraftaki enerjiyi hissedebiliyordum. Gözlerim koyu gözlere buluştuğunda olduğum yerde taş kesildim. Boğazımda ki kuruluk canımı yakacak dereceye geldi bir anda. Gözleri üzerimdeydi. Açık kapıdan içeri giren rüzgar saçlarımı havalandırdı. Gelen soğukluk ateş gibi canımı yaktı. Dudaklarımdan bir fısıltı gibi döküldü adı "Rüzgar?"
Sekreter düşüncelerimi böldü.
"Ah, Rüzgar Bey. Hanımefendinin sizinle görüşmesi vardı ama çıkıyorsunuz sanırım?" soru sorar nitelikteydi kızın söyledikleri ama değildi. Çıktığını görüyordu gözleri. Gözlerim. Direk içime bakıyordu. Gözlerimi tutsak almıştı sanki. Kendimi savunmasız hissettim. Sanki terk edilmiş bir bebek gibi...Araya kapıdaki arkadaşı girdi.
"Şey evet Rüzgar Bey çıkıyor ama görüşme dışarıda olacak. Değil mi Rüzgar Bey?""E-evet. Size de uyar mı Yağmur Hanım?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZCE
RomanceHayat, kader ve sınavlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Peki umutlar? Umut her zaman hayatta vardır. İnsanların dayanak noktası umutları ve hayalleridir. Hayalleri bir kenara bırakın. Biri. Bir adam. Umudunu bir kadında gördü. Ve o kadını kaybedecek ka...