geçmiş?

25 6 0
                                    

Geçmişi olmayanın geleceğide olmazmış ama benim ikiside olmadı bazen sorardım kendime "ben niye bu dünyaya geldim? Benim bu dünyada amacım ne? Neden yaşıyorum ben? Niye hala ölmedim?" Hep sorgulardım hayatı ama aklıma gelen en ufak bir anı canımı yakardı gözlerim anında yaşla dolar, dudaklarım "ağlama" dercesine gülerdi, içine atmaktan hep boğazım yanardı çok yanar ve çok acırdı... aslında benim çilem ben ilk okulda bile değilken başladı hadi şimdi size bir hayat hikayesi anlatayım afra yankı'nın hikayesini...  bence bir hayat hikayesi değil  bir kabusu okuyacaksınız ne diyim umarım siz yaşamazsınız...

İlk tranva...
Yaş:3,5

Ne zaman oldu tam bende hatırlamıyorum ama sabahdı evet, evet o günün sabahı işkenceden başka hiçbirşey değildi, o gün normal bir şekilde kalkmıştım tabii başıma gelecekleri bilmiyorum... annem küçük kardeşime gebe idi ve anneannemlere gitmek için sarı bir çanta hazırlıyordu aynı anda ben çizgi filim izliyordum o an annemin telefonu çaldı ve dedemden bir haber aldık...
Anneannem vefaat etmişti...tabii o zaman 3,5 yaşındaydım bu yüzden ölüm ne demek bilmiyordum ama bu olaydan sonda o kelime zihnimden asla silinmedi o günleri hatırladıkça... anneannem mutfakta vefaat etmişti onun o anki görüntüsünü asla unutmam, unutamam...

İkinci tranva
Yaş:4 veya 5

Yaşımı tam hatırlamıyorum ama 4 olması gerek her neyse, biz yine köydeydik ve sahildeki eve gitmemiz gerekiyordu hatta sonraki gün hemen dönecektik.
Hayatta kalan dedem,büyük dayım ve küçük dayımdı...küçük dayım ailecek İstanbul'da yaşıyorlar, büyük dayım daha evlenmemişti, gitmemiz gereken gün gece karanlıkta gittik ve biz taksiye binerken balkondan dayım bana el salladı bunu çok net hatırlıyorum ama sonraki gün... onunda... vefaat haberi geldi.... bu haberide dedemden almıştık... "kızım abini uyandıramıyorum"

Üçüncü tranva
Yaş:6 veya 7

Galiba 1. Sınıfta idim...ve bu arada dedeminde anında son evre kanser olduğu ortaya çıktı. Bizimle at olma oyunu oynayan dedem artık hastanede yatıyordu... sayamayacağım kadar çok boru ve kablo vardı yanında, ağzındaki hava maskesini bile hatırlıyorum... fazla olmamıştı ve dedemide kaybetmiştim...
Bu fani dünya, bu ölümlü dünya benden üçünüde almıştı, hemde asla geri vermemek üzere... babaannemi ve büyükbabamı zaten hiç görmemiştim yüzlerini bile bilmiyordum... hatta şunuda çok iyi hatırlıyorum küçükken ilk okulda asla dede, anneanne, dayı yazan ödevleri asla yapmazdım çünkü diyerler arkadaşlarımın vardı ama benim artık yoktu şuan bile bi dede,anneanne mevzusu geçse kötü olurum...

İlkokul
1. Sınıf

Sizlere bir soru, anneler çocuklarını çok mu sever? Bu soruya evet diyenler çok şanslısınız hayır diyerlerde olmuştur elbet, onların yaşadıkları acı tarif edilemezdir, peki bu soruya ben ne cevap verirdim? Galiba zamana göre derdim çünkü ben böyle bir çocukluk yaşadım...ilkokulda olan bir kız çocuğu düşünün o kız normalde solakdı ama annesi zorla onu sağlak yaptı evet bu bir şaka değil ve işin içinde kızı üzen şey ise annesininde solak olmasıydı...o küçük kız ödev yapmazdı nefret ederdi ödevden her çocuk gibi, ama diyer çocuklardan farkı vardı ailesi ona çok kızar bağarırdı, bir gün annesi çok sinirlendi kızı ödev yapmıyor diye ve küçücük kızını kolundan tuttuğu gibi banyoya götürdü, "temizleyeceksin!!" Dedi bağararak klozeti gösterdi işaret parmağıyla, tekrarladı kelimesini "okumayacaksan temizleyeceksin!!!" Ama kız okumayacağım dememişti, annesi niye bu kadar kızmıştı?
Eline tuvalet fırçasını tutturdu ve kız ağalayarak temizlemeye çalıştı ama ne kadar olur ki? Kız ağladı, ağladı, ağladı ve o günden beri durmadı gözünde bir tek yaşı...

O küçük kız çocuğu hiç sevilmezdi sınıfta, hep dışlarlardı onu, ailesinin durumu yoktu o yüzden ona istediği bir şeyi bile alamıyorlardı herşey kısıtlıydı bunlara rağmen annesi elinden geldiğince sevindirmeye çalışırdı kızını

Hem seven hemde döven misali...

Yaşadıkları geçmiş acıydı ve peşpeşe aileden kayıplar küçük kızın annesinin psikolojik sorunlarının olmasını sağlamıştı
Bu yüzden en ufak birşeye evde bir kavga oluyordu bu kavgalar çoğunlukla şiddetli geçiyor, sonraki gün ise yok oluyordu geceler kabus gündüzler kaçış...

Son 2 yılda herşey sanki normale dönmüş gibiydi ne kavga vardı ne şiddet tabii hakaretler ara ara devam ediyordu ve bunlar normal hakaretler hiç değildi

( Bir yaz günü )

"Dayım, kuzenim ve kardeşim üç erkek evimizin karşısında olan plajda yüzmeye gitmişlerdi evde ben ve annem vardık ben odamı toplamamıştım, oturma odasında sadece birkaç minder yerde idi, ben temizlik yapmaktan nefret ederdim ama mecburdum"

-buraların hali ne!!!!? Ben size ne dedim!!!! Seni doğurduğum güne lanet olsun!! Senin yerine taş doğursaydım!!!

-ne oldu anne?

-ne mi oldu, b.. oldu ben sana ne dedim süpür şuraları ama zaten evde bir hayvan var o yapar siz niye yapasınız ki!!!?

-Tamam süpürürüm şimdi

-bırak!!!!! Ben yaparım!!! Bu benim görevim ya !!! Ölsemde yaparım ama şu mübarek günde tek duam bir an önce geberip gitmek!!

...

-savcı olacakmışmış!!! Sen anca b.. kuyularının savcısı olursun!! Anca b.. kuyularını sayarsın!!!

İşte bu laf o küçük kız çocuğunu bitirmişti, hani bir an olur tam o anda yok olup gitmek istersiniz işte o küçük kız çocuğu o gün ve o anda yok olmak istedi ama olmadı onun hiç bir ölüm duası kabul olmadı...

Katil koray'ın konuşmasından sonra büyük bir darbe yemişti kendine gelmesi zaman alacaktı

Katil- sen ne saçmalıyorsun koray?

Koray- sana diyeceğim herşeyi dedim şimdi uslu bir çocuk ol ve müstakbel eşimi bırak

Katil- afra o yalan söylüyor değil mi karıcım!!

Katil bir elini boğazıma götürdü ve hafif sıkmaya başladı

Koray- sana onu bırak dedim!!

Katil- o yalan söylüyor değilmi karım!!

Boğazımı dahada sıkmaya başladı, ben konuşmadıkça katil dahada sıkıyordu

Afra- yapma...nefes alamıyorum

Katil- o yalanmı söylüyor!!

Ben cevap vermeyince boğazıma daha fazla sıkmaya başladı çok hafif nefes alabiliyordum ve Koray o neden bir şey yapmıyordu? Veya diğer çocuklar Efe ile Fatih onlar neredeydi Onlar hangi cehennemdeydi ben bu haldeyken onlar keyif kahvesi mi içiyordu? Daha da önemlisi Fırat nerelerdeydi? Evet hadi Efe ve Fatih'i geçtim asıl Fırat hangi cehennemdeydi? O nereye kaybolmuştu ve hiçbir şey de dememişti veya ne zaman kaybolmuştu?

Koray- onu bırak dedim

Katil- yalan mı yoksa doğru mu söylüyor!!

Afra-nefe...nefes...ala...mıyorum

Katil- söylee!!!!!!!! Yalan mı!!!!!!

Benden yine hiçbir ses çıkmayınca katil sinirle boğazımı sıkmaya devam etti artık alabildiğim birazcık nefesi dahi alamıyordum yüzüm yanıyor, dudaklarım uyuşuyor, Gözlerim yaşarıyordu ve kimsede buna engel olmuyordu

Katil- yalan!!!!! Benimsin sen!! Başka hiç kimsenin olmazsın!!!

Ya benimsin yada kara toprağın diyor remen!!

Artık dayanacak gücüm kalmamıştı hem kim ölüme mani olabilirdi? Kim boyun eğmezdi?
Yaşlı, kıpkırmızı gözlerimle son kez ona bakmak istedim Koray'a Bakmak istedim, o bana doğru koşuyordu ama yetişemezdi ölüm hızlı bir şeydi, kimse nasıl ışığın hızına yetişemiyorsa ölüme de yetişemezdi...

Galiba bu hayattaki yerim bu kadardı buradan öteye gidemezdim...

Hep Allah'tan bunu dilemiştim ama hiç böyle hayal etmemiştim, ölüm korkunç bir şeymiş ve ben şimdi onu iliklerime kadar yaşıyordum. Korkuyordum, o küçük afra'nın cesareti artık yoktu ki...

o küçük Afra, bir sürü acı ile dünyaya gelmişti ve artık o büyümüştü o kadar büyümüştü ki ölüm ona sarılmaya gelmişti onun kimsesizliğine derman olmaya gelmişti Ölüm Bana gelmişti ve şimdi ben de ona gidecektim hemde koşa koşa, çünkü artık acı çekmek istemiyordum ama doğru mu yapıyordum? İşte bunu hiç bilmiyordum...

Ay'ın kızı afraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin