Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Tepki: Ormanda yürüyüş yaparken bizi fark etseler Part 2.
Eyeless Jack: Önceden öldürdüğü kurbanlarının organ parçalarını bir kovanın içine koymuş maskesini düzeltmeyle uğraşarak yürüyordu, hedefi malikaneydi. Maskesini, elinde tuttuğu kova yüzünde doğru düzeltemiyor buna sinirleniyordu derince bir iç çekip sessizce küfür etti ve kovayı yere bırakıp maskeyle uğraşmaya başladı, fakat bir türlü başaramayınca siktir edip maskeyi de kovaya atarak yoluna maskesiz gitme kararı aldı. Yürüdüğü yolun aşağısında bir yol daha vardı fakat fazla kullanışlı değildi. Bunu incelerken birinin ayak seslerine kulak kesildi.
Bulunduğu alandan o eski kullanışsız yola baktı ve yolda senin etrafa meraklı gözlerle bakınarak gezindiğini gördü. Malikaneye çok yakın bir konumdu ve bu onlar için bir tehdit sayılırdı, fakat kendisi için bir ziyafet. Elinde organlarla dolu olan kovayı yere bıraktı ve alt yola indi. Senin arkandan geliyordu, fakat sen garip bir izlenme hissine kapılıp arkanı dönünce gözlerinden siyah zift benzeri bir sıvı akan garip yaratık ile karşılaştın -senin için bir yaratık tabii- onu gördüğün anda çığlığı basıp koşturmaya başladın. Fakat neye yarar artık çok geç çünkü karşındaki kişi Eyeless Jack, sen artık onun enfes ziyafetisin.
Laughing Jack: Sen ormanda etrafında uçuşan kelebeklere bakarak mutlu bir şekilde dolaşıyordun, yaz sona eriyordu ve sonbahar yaklaşıyordu bunun farkındalığı seni biraz üzmüştü, sen bu konuları biraz daha düşünmek isterken ayağına batan şey ile olduğun yerde durdun, gözlerini yere çevirdiğinde ayağının hemen dibinden başlayıp yol boyunca devam eden uzun şeker yolunu görünce kaşlarını çatıp merakla ayağını eline aldın. Çilek aromalı gözüken şekeri uzunca inceledikten sonra içindeki ürperti hissiyle diğer şekerleri takip ettin.
Yol seni küçük kırmızı, turuncu çizgilere sahip bir kutuya götürdü hediye kutusuna benziyordu. Bunu görünce kalbin hızlı atmaya başladı o kutuyu açmaya korkuyordun ama merak duygusu vücudunu fethediyordu. Kutuya bir kaç adım daha yaklaştın ve üzerine eğilerek bakmaya başladın. O sırada üstüne uzun bir gölge düştü, nefesini tuttun, yavaşça arkanı döndün, ve onunla karşılaştın. Ölümüne seni bir adım daha yaklaştıracak olan palyaço ile. Bundan sonrası kan ve vahşet, ha birde şey ölümün.
Ben Drowned: Zoraki sebeplerden dolayı bir kaç polisi öldürdükten sonra eve dönüyordu, Slender sadece oturduğu yerden cinayet işlemesini çekemiyordu -sadece o böyle düşünüyor- hal böyle olunca da Slender ona zor görevler yükleyip evden dışarı çıkmasına vesile oluyordu. Şimdi ise görevini bitirmiş iç çeke çeke malikanenin yolunu tutuyordu. Canı yürümek istiyordu uçmak falan değil, ya da ışınlanmak, sadece yürümek. Ormanda yürürken keskin nefes sesleri duyunca olduğu yerde dikildi ve etrafını kontrol etti. Kendisinin peşinden gelen seni görünce bir kaç saniye neden seni fark etmediğini düşündü, sonrasında ise senin kendisini fark etmediğini anlayınca sırıtıp eline geçen eğlenceli kozu kullandı.