TOM'UN ANLATIMIYLAMina bizi kovmuştu .İnkar edemezdik ne diyebilirdim?
Biz malikaneden çıkıp araçlarımıza binip eve döndük. Gustav çoktan gitmişti. Georg zaten Mina'nın doğum gününe gelmemişti. O yüzden Bill ile eve doğru gidiyorduk.
Arabayı Bill sürmek istediği için ona izin verdim. Bill sürücü koltuğunda ben ise onun yanındaki koltukta oturup etrafı izliyordum. Bill'in sesini duymamla irkilmem bir oldu.
Bill:
"Onlar için endişeliyim."
Tom:
"Kimler için?"
Bill:
"Mina ve Aiko için...Biliyorsun onlar kendilerini çok fazla koruyamazlar."
Tom:
"Kendilerini ne için korumaları gereksin ki? Duyan da sanacak başlarına kötü bir şey gelecek."
Bill:
"Her an, her şey olabilir Tom. İkisi için endişeliyim...özellikle de Aiko..."
İlk defa ikizimin birine sırılsıklam aşık olduğuna şahit olmuştum. Normalde önceden hoşlandığı kişileri korumayı bırak ismini öğrenmek için bile zahmete girmiyordu ama Aiko onun için farklıydı sanırım.
Ben aslında kardeşimin Aiko'dan hoşlanacağını tahmin etmezdim ama tabii dünya sürprizlerle dolu... Umarım bu türden bir sürpriz benimde karşıma çıkar ve hoşlandığım kıza açılabilirim...
Bill:
"Bir şey mi oldu Tom? Dalmış gibisin."
Yine Bill'in sesini duyunca irkilmiştim.
Tom:
"Yok bir şey. Sadece gelecekte bizi neler bekliyor diye düşünüyordum."
Ben bunları söyledikten sonra Bill cevap vermedi. Bill'in bana neden cevap vermediğini anlamaya çalışırken malikanemize giden yoldaki arabanın o hafif dönüşünü hissettim ve önüme geri döndüm.
Eve sonunda varmıştık fakat bazıları "evim evim güzel evim" derdi ya, işte biz onu bir kere bile demedik...diyemedik.
Bill:
"Tamam şimdi içeri girdiğimizde ne olursa olsun hiçbir şeyi dinlemeyip hızla kendi odalarımıza gideceğiz anlaşıldı mı?"
Tom:
"Tamam..."
İşte en sevmediğim kısım, eve girmek...bazları evinin içinde huzur bulur ama biz ararız. Hep böyle olmuştu, babam genellikle düşman ailelere sinirlenir ve sinirini bizden çıkartırdı.
Alışmıştık buna zaten ama yine de küçüklükten kalma travma gibi bir şeydi...Bir yandan herkese gerçek duygularımızı göstermemeyi bir yandan ise dertlerimizi içimize atmayı öğrenmiştik. Bunun neresi iyi olabilirdi ki?
O gün Mina'yla kahve içerken demek istediğimde buydu "Hayatımı normal biri gibi yaşamak.". Mina belki o zaman ne demek istediğimi anlamamıştı ya da mafya olmak istemediğimi falan düşünmüştü ama gerçek kesinlikle bunla ilgili değildi. Sorun babamdaydı...
Bunu sadece kardeşim olduğu için Bill, ve en yakın arkadaşlarımız oldukları için Gustav ve Georg'a söylemiştik sadece...Diğerlerine güvenmiyorduk...içimizi onlara açıp bizi yargılamamalarını dilemek ve güçsüz bir yavru kedi gibi görünmek istemiyorduk. O yüzden Bill ve ben dertlerimizi ya Gustav ve Georg'la paylaşır ya da içimize atardık.
Biz küçükken Bill ile ne zaman biri bize sesini yükseltse hemen ağlardık. Tabii o zamanlar babamızın işi hakkında doğru düzgün bilgimiz olmadığı için o zamanlar hayat toz pembeydi. Ta ki biz 14 yaşına gelene kadar... Sırf bu yüzden14 rakamından nefret ediyordum.
Her şey 4 yıl önce yani kısaca dediğim gibi biz 14 yaşındayken olmuştu. Babamın adamları bizi eve bırakmak için okula gelmemişti o yüzden yürüyerek gitmeye karar vermiştik. Ani bir karardı zaten kim başımıza bunların geleceğini bilebilirdi ki?
Eve doğru yürüyorduk ama asıl sıkıntı evimize giden yolun ormanlık olmasıydı...bunu korkunç kılan ise ormandaki mezarlıktı.
Annem ve babam ne zaman iş için evden ayrılsalar o mezarlıktan çığlık sesleri duyar ve oraya karşı ölümcül korku beslerdik. Bu yüzden oranın gerçekte ne için kullanıldığını bile korkudan merak etmemiştik.
Fakat o gün eve gidebilmek için o mezarlıktan geçmek zorundaydık. O gün ile ilgili tek hatırladığım şey hayal kırıklığı ve Bill'in şu sözleriydi:
"Gerçekten bu kadar ikiyüzlü olduklarına inanamıyorum! Bize mafyaların sadece hukukun olmayan adaleti yüzünden ceza verilmesi gereken kişilere ceza verdiklerini söylediler! Şimdi onları asla affetmeyeceğim."
-Bill
Tam olarak bunları demişti...bazıları için çok anlamlı olmayabilirdi ama bizim için anlamı çok büyüktü...O kelimelerin her birinde babamız ve annemizin bize söylediği yalanların, yaptıkları iki yüzlülüklerin, en kötüsü ise araları kötüleşen herkesi öldürmeye başladıklarını anladığımız zamandan kalmaydı. Ve bize o zamanı hatırlatıyordu...
Biz ebeveynlerimizin gerçek yüzünü tam o tarihte öğrenmiştik 01.09.2020 ve o gün bizim lanet olası doğum günümüzdü...
Anlayamıyordum...
Her gece oturup geleceği düşünmeye başlamıştım... Ama artık daha da iyileşiyordum çünkü onunla tanışmıştım...
Ondan bahsederken gerçek ismini kullanmıyordum ama yeni tanışmamıza rağmen bana çok şey öğretmişti.
Ona Yuki diyordum. Gerçek isminin Yuki ile alakası yoktu ama ona bu isim çok yakışıyordu.
Yuki, Japonca bir isimdi ve kar anlamına geliyordu, o kişide tıpkı bir kar kadar beyaz, narin ve bir kar kadar hafifti. Ama isterse sert olabiliyordu.
Ne kadar şanslıysam benim üstüme yağan kar hep narin olandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFİA / TOM KAULİTZ
FanfictionHer zaman yeni bir beyaz sayfa açın derler.Beyaz sayfam kalmadı ki. #1 - tomkaulitz #4 - tokiohotel #39 - fan #888 - mafya #989 - fanfic