Hissizlik

45 6 0
                                    

Son günlerde hava sıcaklığı oldukça düştü, yavaş yavaş kış mevsimine giriliyor. Birçok kişi vaktini kapalı alanlarda geçirmeye başlıyor, sokaklar öncekinden daha boş. Ancak Rin, istese de dışarıya çıkamıyor. Vücudu dayanıklılığını yitirdiği için fazla üşüyor, bacakları dayanamıyor, uzun mesafelerde yürüyemiyor. Birkaç gündür fazla yemek yiyemiyor, yediklerini kusuyor. Oldukça zayıflamış halde. Sevgilisi onu azarlıyor, onun için endişeleniyor ancak Rin, kendisini düzeltemiyor. Çökmüş durumda, sevgilisinin eve gelmesini beklerken çok yalnız. Yalnızlıktan nefret ediyor.

Ne kadar zorlanırsa zorlansın sevgilisi eve gelmeye yakın kalkıp bitki çayı yapıyor, onu kapıda karşılıyor. Günleri oldukça monotonlaştı ve o bundan oldukça rahatsız.

Gece gözlü de bundan memnun değil. Sevgilisinin sürekli yalnız kalması onu endişelendiriyor. İşlerini elinden geldiğince hızlı yapıp eve erkenden dönmeye çalışıyor. Sevgilisinin evde sıkılmaması için bir arkadaşıyla konuştu, bugün sevgilisini ziyaret edip onunla vakit geçirecek.

Sürekli saatine bakıp duruyor. Zaman bir türlü geçmek bilmiyor. Acaba arkadaşı kaçta eve vardı? Rin kendisini zorlamasın diye yedek anahtarını arkadaşına verdi, böylece eve kendisi girebilir.

Sevgilisini aradığında telefonunu açmaması onu endişelendirse de yanında arkadaşı olduğu için biraz rahattı. Belki kutu oyunu oynuyor ya da televizyon izliyorlardır. En basitinden, sevgilisi uyuyor da olabilir.

Birkaç dakika sonra telefonuna bir arama geliyor. Ekrana bakınca arkadaşının aradığını fark ediyor. Açıkçası oldukça geriliyor, 'umarım kötü bir şey yoktur.'

Telefonu açtığında ilk olarak herhangi bir cevap alamadı karşıdan, sadece birkaç hışırtı ve ne olduğu anlaşılamayan farklı konuşma sesleri. Birkaç kez karşı tarafa seslendi ancak bir cevap gelmedi. Sevgilisine bir şey olduğundan endişelendi. İş arkadaşlarına haber verip apar topar şirketten çıktı.

Tam arabasına binmiş eve doğru gidecekken karşı taraftan bir cevap geldi. "Rin hastanede."

Panik bütün vücudunu ele geçirdi, aniden gaza yüklenip hastaneye doğru sürmeye başladı. Aştığı hız sınırını umursamadan, yol boyumca sürekli kornaya basarak hastaneye ulaştı. Danışmadan, sevgilisinin olduğu oda numarasını öğrenip asansöre yöneldi. Asansörün gelmesi uzun sürünce aşması gereken 4 katı umursamadan merdivenleri koşarak çıkmaya başladı. Üçer dörder; bazen düşme tehlikesi atlatarak odaya ulaştı. Kapının önünde ona açıklama yapmaya çalışan kişileri es geçerek odaya daldı.

Sevgilisinin koluna serum bağlı, hastane yatağında uyuyor. Görünürde bir yarası yok, bu içini biraz da olsa rahatlatıyor. Yavaşça yatağa yaklaşıp sevgilisinin elini tuttu.

Arkasından arkadaşı yavaşça odaya girdi. Derin bir nefes aldı, konuşmadan önce yutkundu. "Bir şeyler atıştırıyorduk, sonra lavaboya gideceğini söyleyip kalktı. Bir süre gelmeyince endişelenip bakmak istedim. Gittiğimde yerde yatıyordu, kan kusmuştu. Hemen ambulansı, sonra da seni aradım."

Bacakları onu daha fazla taşıyamadı, yavaşça yere çöktü. Gözlerinde yağmur yağdı, kalbi ağırlaştı. Her ne kadar sakinleşmeye çalışsa da lanetli sesler aklını bulandırdı. 'Hepsi senin yüzünden, onun yanında olamadın, onu koruyamadın, onu haketmiyorsun.'

Düşünme yetisini kaybetti, boşluğa düştü. Ellerini sıkmaya başlayan eller olmasaydı o sesleri susturması oldukça zor olurdu. "Ben iyiyim, sorun yok, yanındayım."

"Ama ben senin yanında olamadım."

⪼⪼

selamlarr açıkçası bütün yazma şevkimi kaybettim bayadır bölüm gelmiyo o yüzden (bu bölüm taslakta hazırdı beleşe atıyom😝)

When The Stars Go Out | rinsagiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin