Merhaba arkadaşlar bugün nasılsınız? Ben biraz üzgünüm çünkü bu bölümü yazarken elim titremeye başladı. Bu bölümde böyleysem bir daha ki bölümde kesin kalpten giderim. Artık yavaş yavaş olaylar başlıyor. Sanırım gene uzattım,iyi okumalar.
Sabah erkenden hazırlanmaya başladım. Kısa bir duşun ardından bir kaç şey ağzıma atıp evden çıktım. Kampüse gitmek için çağırdığım taksiye bindim. Başımı cama yaslayıp iki gün önce yaşananlar aklıma gelmişti.
Gerçi hiç aklımdan çıkmamıştı ki her saat her dakika aklımdaydı. O gün Tae 'yi evime getirmiştim ve sabaha kadar ikimizde uyumamıştık. Bir kaç defa anlatması için konuşmayı denedim ama ağzından tek kelime çıkmamıştı. Tek dediği şey bana zaman ver demesiydi.
Tabi dediğini yaptım ve bir daha sormadım. Hope ile konuşmuştum ama bunu Tae 'nin anlatması daha doğru olur deyince onunda üstüne gitmedim. Bana anlatmadıkları şeyi ne kadar merak etsem de biraz sabırlı olmalıydım. Belki anlatacağı şey benimde canımı yakardı ama o acı çekerken ben hayatıma devam edemezdim.
İki gündür Tae'yle eskisi gibi değildik.
Telefondan aldığı haberden beri çok sessiz ve mutsuzdu. Konuşuyor muyduk evet konuşuyorduk ama çok içine kapanıktı. Ben soru sormadan ağzından tek kelime çıkmıyordu. Onu bu hâlde görmek ne kadar canımı yaksa da belli etmemeye
çalışıyordum.Arada saçma sapan şeyler yapıp güldürmeye çalışırdım ama sonuç tabiki de pozitifti.
Aklıma en kötü ihtimalleri
gözönünde bulundurdum ne olabilir diye. Onu bu şekilde görmeye alışık değilim ve alışmak istemiyordum.Sevgili olduğumuzdan beri ilk defa evden tek başıma çıkmıştım bana biraz farklı hissettiriyordu. Hiç alışık olmadığım bir durumdu. Ama Tae bu durumdayken beni almasını bekleyemezdim.
Bugün kampüse gitmek istemesemde son senem olduğu için gitmek zorundayım. Aslında bunu en çok Tae söylüyordu birkaç ay daha sabretmem gerektiğini ve başarılı bir şekilde mezun olmamı istiyordu. Bu yüzden onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordum.
Arabadan inip Kampüse doğru yol aldım. Suratım asık bir şekilde giderken bir bedene çarptım. "Afedersiniz." diyen o sesi duyunca hemen başımı kaldırdım ve kocaman gülümseyen o yüzü görünce hem şoka girdim hemde çok mutlu oldum.
"Senin burda ne işin var?" Yüzünü hemen asmıştı. "Ne o beni görünce sevinmedin mi yoksa? Madem öyle ben gidiyorum." İki günde olsa onu çok özlemiştim. "Hayır Tae gitme ne olur . Ben sadece seni burda görünce biraz şaşırdım." Hemen ona sarılınca o da karşılık verdi. İki gündür hiç iyi değildi ama sanki yıllardır böyleydi. Onu mutsuz görmeye alışık değildim.
Kısa bir süre sonra birbirimizden ayrıldık ardından yanağına bir öpücük bıraktım. "Yun okulu kıralım ne dersin benim için yapar mısın? Sadece bugün yanımda ol olur mu?" Bende özlemiştim onu bu yüzden benim için hiç sorun olmazdı. Ama ilk defa bunu benden istemesi beni hayli şaşırtmıştı. Ama asla bana daha daha önce eğitimle ilgili söylediklerini hatırlatacak değildim çünkü bende Kampüse gitmek istemiyordum.
Kampüse adım atmadan geri döndük. El ele tutuşuyorduk yarım saate kalmadan Han Nehri'ne ulaşmıştık. Daha önce de kaç kere gelmiştik buraya ve kesinlikle harika bir yerdi.
Han nehrinin manzarasını izliyorduk. İzlendiğim duygusuna kapıldığım için Tae'ye baktım ve hissettiğim gibi gözleri üzerimdeydi. Neden böyle bakıyordu. Daha önce böyle baktığında kalbim yerinden çıkacak gibi hissediyordum ama şimdi gözleri bana korku ve endişeyi gösteriyordu. Bu çok garip bir histi. Kalbime ani bir ağrı girmişti. Elimi kalbime götürünce Tae'nin duran dünyasına geri dönmüş ve iyi olup olmadığımı sormuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/359312332-288-k148880.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One Soul Two Bodies //MİN YUN &TAEKOOK
Fiksi Penggemar"Elbet bir gün başka bir bedende geri döneceğim "