Prensle gerçekten evli olmuştuk. Şimdi beni sarayın tam önünde yere oturmuş, kral geldikten sonra hamile olup-olmadığımı öğrenecektim.
Hamile olursam, güzel olur ve bana hiç bir şey yapmazlar. Yok eğer hamile olmazsam, işte o zaman bitmişimdir.
Omzuma konulan pike ile oraya döndüm. Prens 55 diş gülümseyerek, bana bakıyordu.
Ben de dudaklarımı kıvırınca, yaklaşıp, kulağıma tahrik edici ve aynı zamanda şevkatli sesle fısıldadı.
"Prensesim, umarım hamilesindir. Çünki ben bebeğimiz olsun çok istiyorum. Öylesin değil-"
Prensin sözünü kesen şey kralın gelmesiydi. Kral gelip yerine yerleşince, her şey hazırdı.
Sarayın baş hekimi bana yaklaştı. Prenste aynı zamanda sağımda oturup,elimi tutuyordu. Hekim ise sol tarafımdaydı.
Hekim gelip, yanıma oturdu. Elini nabzıma getirdi. Biraz gezdirdikten sonra kaşlarını çattığını gördüm. Ben de kaşlarımı çattım.
Biraz daha nabzımda gezindikten sonra, kalkıp kralın tam önüne gitti. Hafifçe başını eğip konuşmaya başladı.
"Kralım, prensesin nabzını kontrol et-"
Sözünü kesen şey Büyük Ana Kraliçenin konuşmasıydı.
"Demek, bensiz sarayda bir yoklama var he? Prenses, hani hamile olunca ilk bana söyleyecektin? "
"Kraliçem, ben daha hamile olmadığımı bile bilmiyordum. Aslında, sizide buraya çağıracaktım fakat telaştan unutmuşum. Lütfen, affedin beni. "
Söylediklerimi duyduğunda gülümsedi, onun yerine yani kralın sol tarafına doğru irelileyip oturdu. Sonra da konuşmaya başladı.
"Sorun değil, prensesim. Sen yeter ki hamile olda. Bu krallığa varis verde. Ben başka bir şey istemiyorum. "
Büyük Ana Kraliçe konuşmasını bitirdiğinde,kral artık hamile olup-olmadığımı öğrenmek istiyordu ki, hemen hekimin konuşmasını emretti.
Hekim de onun sözünü ikletmeden, önce bana döndü sonra da krala dönüp konuşmaya başladı.
"Prensesin nabzını kontrol ettim." derin bir nefes verdi. "Ama maalesef, hamilelik için gerekli çift nabzı hissetmedim. "
Gözümden bir damla düşmüştü. Prense döndüğümüzde, onun da benden bir farkı yoktu.
Hamile değildim ve umursadığım şey ceza değildi. O çocuk orda olsun çok istiyordum.
"Koskoca kraliyet ahalisine yalan söylediğin için ceza alacaksın, prenses. "
Kraliçenin sesi kızgın ve kibirli idi. Sözlerine devam etti.
"Hatta, belki de prensle ilişkiye bile girmemişsindir. "
"Hayır kraliçem. Yemin ederim, prensle ilişkiye girdim. Kaç gündür bulantılarım vardı ve başım dönüyordu. Ben de sandım ki-"
"Sen de sandın ki, kraliyette rahatça yalan söyleye bilirsin. Değil mi? "
Bu sefer gelen ses, kralındı. Neden böyle yapıyorlardı? Hamile olmaya bilirdim ve değildim. Bu kadar büyütülecek ne var anlamıyorum.
"Lütfen, onun üzerine gitmeyin. Ben prensim ve prensesle ilişkiye girdiğimi söylüyorum. Kaç gündür gerçekten bulantıları var. Neden doktorun yalan söyleme ihtimalini düşünmüyorsunuz da, prensesimin yalan söyleme ihtimalinimi düşünüyorsunuz?"
"Oğlum, bu da ne demek? O kızla ilişkiye girdiysen, o zaman niye hamile değil? Yoksa, yoksa kısır mı? "
Ne? Gerçekten olamazdım değil mi? Çünki bu güne kadar adet sürecim normal geçmişti. Eminim benim kısır olma ihtimalim yok.
"Saçmalamayın, kraliçem. Öyle bir şey yok. Hem belki ilk birlikteliğimizden çocuğumuz olmadı? Çok normal bir şey bu. "
Prens her koşulda beni düşünüyordu. Artık kralın bir karar vermesi gerekiyordu. Yavaşça mühürdara doğru dönüp, ferman yazmasını emretti.
"Prenses, tüm krallığa yalan söylediği için soğuk saray cezası almıştır. Tam 1 hafta boyunca, soğuk sarayda yaşaması gerek. Artı olarak, ordan çıktıktan sonra hamile kalması için tam 2 ayı olacak. Aksi-taktirde, bir zevce getirilmesi gerekicek. "
Tek-tek mühürdar, kral, kraliçe fermanı kendi mühürleri ile mühürlediler. Fakat sıra Büyük Ana Kraliçeye geldiğinde, fermanı mühürlemedi. Kral hemen ona dönerek konuştu.
"Kraliçem, neden imzalamıyorsunuz? Lütfen bu saçmalığa bir son verin. "
"Kralım, ya hekim yalnış kontrol ettiyse? Ya prenses hamileyse ve siz onu bu hali ile soğuk saraya gönderiyorsanız? "
"Saçmalık bu. Hekim niye yalan söylesin?"
"Prenses niye yalan söylesin? "
Her kes susmuştu. Fakat kral, kraliçenin mühürünü alarak kağıta başmıştı.
"Yalan söylemek için çok sebebi var. "
Sonra iki tane asker kralın emri ile beni kolumdan tutup, götürmeye yeltendiklerinde, prens ellerini tutup çekmişti.
Sert ve bir o kadar sinirli bir ses tonu ile konuşmuştu. Daha doğrusu kükremişti.
"O, iğrenç berbat kollarını benim karınmın üzerinden çek. Kimse sana onun güzel kollarını çirkletme hakkı vermedi. "
Adam kollarımı bırakmak yerine daha sıkı kavradı ve prensin önünde eğilerek konuştu.
"Size saygısızlık etmek istemem ama kralın kesin emri var. Kendiniz de duydunuz."
Prens yumruk atacağı sırada elinden tutup, öptüm.
"Prensim, merak etme, 1 hafta sonra geri döneceğim. "
İki adam beni sürüklemeye başladılar. Beni sürüklerlerken, aniden başım döndü, her yer karaldı. Kendimi birden yerde buldum. En son duyduğum şey prensin ağlayarak bana doğru gelmesiydi...
9-cu bölümün sonu
Sonnnnn. Bunu atmamla taslaktaki bölümler bitiyor. Ne zaman yazarım bilmiyom.
See u, love you.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
This is my destiny
FanfictionHer zaman olduğu gibi söyledim içimden; Bu benim kaderim