10

116 7 0
                                    

Gökdeniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gökdeniz

---

"Bana kavga etme deyip çocuğu doğduğu yere geri göndermek kaçıncı seviye dengesizlik" Dedim gülerken.

"Çenen değil elin çalışsın biraz."

"Ben pansuman yapmayı bilmiyorum Ahmet ya."

Elimden her tarafı kana bulanmış pamuğu atıp yardım setinden yenilerini çıkardı.

"Daha çok kanattın amına koyayım."

Hey hey olaylar nasıl mı oldu? Ahmet Doruğun -moruğun- kafasına asıldığı gibi yerle buluşturdu. Acısını hissettim ve acıdım aslında, yani bi iki dakika falan. Ahmet niye bukadar sinirlendi bilmiyorum yapısından gereği olsa gerek.

Şu an okulun revirindeydik. Doruk daha beter olmuştu ama akıllanacağını sanmıyordum. Şu an evinde ya da hastanede olduğunu varsayıyordum.

Ahmet kendi pansumanını yaptı ve  seti eski yerine koydu. Sadece çenesinde morluk vardı. Kaşıda patlamıştı. Bu kavgadan hasarsız bir şekildede çıkabilirdi fakat ben sürekli 'uff, uyy' diye sesler çıkardığım için bana tuhaf tuhaf baktığı sırada yemişti bu yumrukları.

Revirden çıktıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi kantinin biraz uzağındaki bankalara oturduk. Kavgaya şahit olanların gözleri ara sıra Ahmet'e kayıyordu.

"Senin burnun düzelmiş sanki biraz ha." Dedi çaktırmadan gülerken.

"Dalga geçme lan. Kendimi evlatlık yerine koyuyorum vallahi." Kahkaha attı. Tabii anırarak değil kibar bir kahkahaydı bu. Zengin kahkahası.

"Biz ne zaman tam olarak tanışacağız?" Mantıklı soruydu aslında. Ben okulda ünü olduğu için onun hakkında birkaç şey biliyordum. Çok zengindi mesela. Çok çok zengin.

"Adım Gökdeniz Asil." Dudağımı büzüp ellerimi kaldırdım bukadar bilgi yeter manasında.

"O yüzdenmi Asil diye kaydetmemi istedin? Soyadın mı?"

"Evet. Ama ikinci ad olarakta kullanıyorum. Annemler bana Asil diyor mesela nedensiz bir şekilde."
Anladım dercesine kafasını salladı.

"Ben Ahmet Sanater, biliyorsundur zaten."
Bende kafamı salladım.

"Burcun ne?" Diye sordum sohbet açılsın diye.

"Oğlak, seninki?"

"Bilmiyorum, burçlara inanmıyorum."

"Ne diye soruyorsun ozaman?"

"Sohbet açılsın diye işte. Boş boş oturuyoruz konuşmak istiyorum."

"Sen konuş, dinlerim ben." Dedi saçlarını geriye tarayıp arkasına yaslanırken.

"Şımardım bak şu an." Dedim 'şu an' kelimesini uzatırken.

"Şımarma, nefret ederim."

"Odun musun?"
İkimizde birbirimize tuhaf tuhaf bakıyorduk şimdi.

"Ne alaka odunluk?"

"İlişkilerde şımarma illa olur oğlum ilgi istemeyecekmi karşındaki?"

"İlgi istiyorsa gelecek çıkacak kucağıma, yok öyle şımarmalar falan."

"Odun artı seksi piç." Kafasını çevirdi gülerken. Bu 'Ya Sabır' demekti kısaca.

"Ben şımaranlarıda şımarmayıda severim. İlişkiyi canlı tutar, bilmiyorsan söyleyeyim." Kaşlarımı kaldırdım bilmişçesine.

"Gökdeniz, sus ağzına çakmayayım."

"Hmm belki ağzıma para sokarsan susabiliri-"

Ağzıma birkaç kağıt para sıkıştırdı...

-
Sonu çok iyiydi bu arada






Para -BxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin