Merhabaaaaa
Medya: bölümdeki ecem vibeeeHadi başlayalımmmm
....................................................................................
Ecem'den
Kulaklığımdan gelen müzik sesine bedenimle hafif hafif uyarken şarkıyı mırıldanıyordum. Saat yediye geliyordu evden çıkmama iki saat vardı ve ben bu sürenin tadını çıkarıcaktım.Her sabah saat altı da kalkar hazırlanır ve kahvaltıyı hazırlardım bu sırada da müzik dinlerdim çünkü bu saatlerde annem ve babam uyuyor olurdu ve anormal bir durum dışında uyanmazlardı.
Şöyle ki annem bir hanımefendinin müzik dinlemesine karşıydı zarif durmadığını söylerdi ona göre müzik davetlerde klasik müzik, opera, dans ise valsten ibaretti.
Ben bir yandan kahvemi içerken bir yandanda pankekleri pişiriyordum.
Saat sekize geldiğinde kulaklığımı çıkarıp çantama koydum hazır olan çantamı ise askılığa astım.Kahvaltı masası zaten hazırdı o yüzden sadece mükemmeliyetçi anne ve babamın her zamanki gibi aynı saatte aşağı inip her zamanki yerlerine oturup her zamanki sıkıcı konulardan bahsederek geçirecek olduğumuz her zamanki sıkıcı kahvaltımız için gelen saati bekledim.
Saat tam sekiz olduğunda anne ve babam aşağı inip oturmuştu bende yerime geçtim ve sıkıcı kahvaltı zamanımız başlamış oldu. Klasik bir günaydınlaşma ve sessizlik. Yüzümde mimik yoktu yanlarında duygularımı belli etmek onlar için uygunsuz ve utanç verici olduğu için bunu yapmıyor her zaman mutlu ve güler yüzlü biri olmamama rağmen onların yanında donuk suratlıydım.Onlar gün içerisinde yapacakları şeyleri birbirlerine danışırken sadece dinledim. Annemin arkadaşlarıyla buluşup gideceği dernek toplantısı ve yardım kuruluşundan babamın şirkette yaptığı çalışmalardan bahsetmek benim pek ilgimi çekmediği için sessiz kaldım.
Derken masada tuhaf bir sessizlik oldu. Her zamanki gibi değildi farklıydı bunu sezmiştim fakat ses etmedim istediğim tek şey tabağımı bitirip kendimi şu evden dışarı atmaktı o yüzden onlar sessizce dururken ben yemek yemeye devam ettim.
Ama sanırım konu benle ilgiliydi.
Babam bana döndü ve
"Ecem senle konuşmamız gereken bir şey var"
Saygıda kusur etmeyerek omuzlarımı dik tuttum göz temasından kaçınarak
"Nedir ?"
Derin bir nefes aldı ve devam etti
"Dün akşamüstü şirketteyken senin doğduğun hastaneden aradılar bir aile gelmiş ve bebeklerinin seninle karıştığını düşünüyorlar ve DNA testi yaptırmayı talep ediyorlar"Şok olmuştum karşımda bana duygusuz bir şekilde bakan babamın gözlerinin içine bakıyordum. İçimde bir şeylerin kırıldığını hissettim. Bunun sebebi neydi pek emin değilim babam dediğim adamın bana bunları böyle duygusuz bir şekilde söylemesi mi annem dediğim kadının hiç umursamadan yemeğine devam etmesi mi yoksa yıllar boyunca belkide ailem sandığım insanların sevgisi için ruhumu mahvetmiş olmam olabilirdi.
Yine de güçlü kalmaya çalıştım gözlerimin dolduğunu hissettiğimde başımı eydim ve devam etmesine izin verdim.
"Böyle bir ihtimal olabileceğini düşündüğüm için kabul ettim bu yüzden okuldan çıktığında sana atacağım hastaneye gel"Söylediği şeylerle yaşlarımı daha fazla tutamazken bir hışımla masadan kalktım ve kapıya doğru ilerledim çantamı ve ceketimi aldığım gibi dışarı çıktım. Saat henüz 8:40 değildi ve masadan kalkma saati 8:40'tı erken kalkmış ve uzun zaman sonra kurallara karşı gelmiştim fakat bu şu an umrumda olan son şey bile değildi.
Şoförümüz beni okula bırakmayı teklif etti fakat reddettim kafamı toparlamalıydım.
Kulaklığımı taktım ve yürüdüm uzun bir süre sadece yürüdüm düşünmedim bile, hiçbir şeyi, nereye gittiğimi, bundan sonra ne olacağını, şu an ne yaptığımı ya da ne yapmam gerektiğini hiçbir şey düşünmedim. Sadece yürüyor ve ağlıyordum en son ne zaman ağladığımı bile hatırlamıyorum ama şu an bu umrumda bile değil.
Uzun bir yürüyüşün ardından bildiğim ve daha önce arabayla geçerken gördüğüm bir sahile yakın olduğumu fark ettim yön hafızam iyiydi bu yüzden yol için hiçbir zaman zorlanmamıştım. Sahil kafa dağıtmak ve düşünmek için iyi bir yer olabilirdi.
Kısa sürede sahili buldum ve kayalardan birine oturdum denize oldukça yakın bir kayaydı ayakkabılarım dalganın hafif hafif vurmasıyla suyun altında kalıyor paçalarımın da ıslanmasına müsade ediyorlardı kulaklığımı çıkartıp sadece denizin dalgaların çevremde kalan tanımadığım insanların uğultularını dinledim.
Üzgündüm, dağılmıştım, kırılmıştım, kızgındım sadece çok kötüydüm.
Yıllarca yaşadığım her an hatırladığım her anımda henüz minik bir çocukken bile anne baba dediğim insanlar için yaşamıştım.
Yani sonuçta bu hayata gelirken bana kimse bir şey sormadı ama bana bu hayatı bahşeden onlardı onlara minnettar olmalıydım her istediklerini yapmalı sorgulamamalıydım. Onlar ne derse desin yapmalıydım onlara mükemmel bir evlat olmalıydım olmalıydım ki beni sevsinler benden nefret etmesinlerdi hayal kırıklığına uğramasınlardı. Gerekirse onların kuklası duygusuz bir robot olmalıydım ama beni severlerdi belki. Belki babam saçımı okşardı, belki annem saçlarımı örer bana sarılırdı, belki bana kızım derlerdi annem, balım, yavrum derlerdi onların biricik prenses kızı olurdum. Belki her istediklerini yaparsam benim çocukları olduğumu hatırlarlardı.
Ben bu düşüncelerle boğulurken gözlerim yanaklarımı geçmiş boynuma kadar uzun bir yol izliyordu.
Kolay değildi hem de hiç.Belki beni sevmediler ama ben hem onların beni seveceği umuduyla yaşadım.
Bir anda umursamaz olamazdım, boş veremezdim ben onlar için onlar uğruna yaşadım şimdiyse hayatım 360 derece yön değiştiriyordu.
Bunları düşünürken deli gibi ağlıyordum ve makyajım aktığından tipimin kaydığına yüzde yüz emindim.
Yalnız başıma oturmuş ufuğa bakıyor ne yapacağımı düşünüyordum ağlamam duraksamıştı çünkü içimden satım yapmıştım her nefesim kesildiğinde denediğim ilk yöntemdi.
Benim hayatım buydu zaten hep yalnızdım bundan sonra da yalnız olacağım.
Saat yavaşça dörde geliyordu okul çıkış saatimdi bense hayatımda ilk defa okulu asmış ve saatlerce burda içim çıkana kadar ağlamıştım bu kadar yeterli olmuştu artık.
Anlık bir cesaretle ayağa kalktım ve yola çıktım zaten babam ya da artık Orhan bey bana konum atmıştı.
Zaten DNA testinin sonucu umrumda bile değildi.Beni bir kez mahvetmişlerdi zaten onların çocuğu olmamı istemiyorlardı. Onlara yeterli olamamıştım. Yetememiştim işte. Yeterince mükemmel değildim. Yeterince prenses değildim. Zaten hiçbir zaman da olmak istememiştim.
O yolu da yürüdüm bu gün fazlaca yürümüştüm iyi gelmişti ara ara yapmalıydım sonuçta artık bu boktan kurallara bağlı değildim, olamayacaktım.
Ve sonunda dağılmış saçım, akmış makyajım, kirlenmiş kıyafetlerimle hastanenin önündeydim.
Nasıl gözüktüğüm hiç umrumda değildi sonuçta hayatım kaymıştı bu durumda zahmet olmazsa benden bişey beklemesinlerdi. Hoş artık ne bekleseler de umrumda değildi.Sonunda hastaneye girmeden önce biraz bekledim biraz umut biraz umutsuzluk ve tabiki hayal kırıklığıyla hastaneye giriş yaptım.
....................................................................................
Eveettttt ilk bölümü de tamamladımmm
Sizce nasıl gidiyorrr
941 kelime
Oy vermeyi unutmayınnn sonraki bölümde görüşürüzzzzzzz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bross
Teen FictionEcem her zaman ailesi tarafından baskıyla büyütülmüş biriydi oldukça mükemmeliyetçi ailesi onu bir prenses olarak büyütmüşlerdi sevgisiz bir prenses.. Fakat Ecemin sevgilerini alabilmek uğruna bütün hayatını feda ettiği ailesi öz ailesi değildi. Şim...