Yaşadığımız o bir kaç dakikalık duygusal andan sonra Levi şirkette bana daha sıcak davranmaya başlamıştı. Hatta her morali bozulduğunda bacaklarımı tekrar yastık olarak kullanıyordu.Bundan şikayetçi değildim elbette ki ama Levi'ın davranışlarındaki gözle görülür değişiklik şirketteki diğer çalışanların da gözünden kaçmamıştı. Bu da bir sürü saçma dedikodunun ortaya atılmasına sebep olmuştu. Hange onları susturmaya çalışıyor ve bana yardımcı oluyordu ama bana kimseyle muhattap olmamamı söylemişti, ama dedikoduların baş karakteri ben iken nasıl susabilirdim ki? Daha da kötüsü, şirkette çalıştıkları için arkadaşlarım ve kuzenim Eren de dedikoduları duyuyorlardı. Her ne kadar onlar da dedikoduları bastırmaya çalışsalar da içten içe şüphelendiklerini hissedebiliyordum. Ki bu çok sinir bozucu bir şeydi.
Her zamanki gibi sabah ilk iş olarak Levi'a geldiğimi haber vermek ve çayını götürmek için (getir götürcü olmamama rağmen neden çayını benim getirmemi istiyor bilmiyorum) onun ofisine gittim. Kapıyı çaldım ve "gel" sesinden sonra içeri girdim.
"Günayd-"
"Y/N!!!! Bebeğim gelmiş!~"
Mikasa'nın elimdeki çayı fark etmeyip bir anda üzerime atlamasıyla çay tişörtüme dökülmüştü, yandığım için onu üstümden attım ve üzerime yapışan tişörtü tenime değmemesi için elimle çektim.
"Ay, Y/N! İyi misin? Yanlışlıkla oldu, özür dil-"
"Çekil şuradan."
Ne zaman sandalyesinden kalktığını ve odanın diğer ucunda olan benim yanıma geldiğini anlayamadığım Levi, sertçe Mikasa'yı kolundan ittirmişti. Mikasa poposunun üstüne düşmesiyle ciyakladı ve arkasını ovuşturdu.
Levi kollarımdan tutarak beni ona doğru çevirdi ve gözleri üzerimi inceledi. Tutuşu ondan beklenmeyecek kadar nazikti, sanki canımı acıtmamak için ayrı bir efor sarfeder gibi bir hali vardı.
"Çok yandın mı?"
Levi'ın yüzünde ilk defa böyle endişeli bir ifade görüyordum. Neydi bu?
.....
Lanet olsun, bu adam her haliye çok yakışıklıydı. Ona baktıkça gözlerinde kaybolmak, o rüyalarımı süsleyebilecek tınıdaki sesini saatlerce duymak istiyordum.
HASSİKTİR NE DİYORUM BEN!?
YANDIM ULAN YANDIM!
Levi Mikasa'ya ters bir bakış attı ve beni kolumdan tutarak sürüklemeye başladı ama tutuşundaki özen bir saniye bile değişmedi.
Levi beni sürükleyerek ofisindeki lavaboya götürürken son kez kafamı çevirip arkamdaki Mikasa'ya baktım.
Levi'a nefret kusan bakışlarla bakıyordu...
Levi içeri girdiğimizde kapıyı kapattı ve sanki Mikasa'nın girmeye çalışacağını düşünür gibi kapıyı arkamızdan kilitledi.
Bir kaç saniye lavaboyu inceleme fırsatım oldu, aslında ofisi gibi burası da oldukça güzeldi. Siyah beyaz fayanslarla döşenmişti. Sanırım bu adam böyle işlere cidden özen gösteriyordu.
Levi beni belimden tutarak kaldırdı ve lavabonun kenarına oturttu.
Elleri tişörtümün eteğini bulduğunda ellerini tutarak onu durdurdum.
"H-hey..! Ne yapıyorsun?"
Levi bana malmışım gibi bir bakış attı.
"Yandın ya az önce hani? Her sabah senden zebani ateşinde ısıtılmış sıcak çay isteyen bendim, krem süreceğim o yüzden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SECRETARY LADY/ LEVİ X Y/N
FanfictionY/N: Ben sizin sekreterinizim, kişisel amaçlarınız için kullanabileceğiniz bir alet değilim Bay Ackerman. Levi: Bu kişisel bir amaç değil Y/N, bunlar benim kalbimden geçenler. Y/N: Kalbinizden geçenler doğru değil. Levi: Kalbimin kime karşı atacağın...