3.Bölüm

81 11 31
                                    

Seokjin, uykusunun en tatlı yerinde salondan gelen elektrik süpürgesi sesiyle uyanıverdi. Gece radyodan geç döndüğü için sabaha karşı yatmıştı. Neydi bu şimdi? Kuzeni Namjoon' un ona inat süpürgeyi çalıştırdığına adı kadar emindi. Sesli bir küfür savurdu havaya. Özel alanında bile biraz huzur bulamıyordu. Yatakta gerindi ve yan dönüp tekrar uyumayı denedi. Ama yok, olmuyordu! Uykusu kaçmıştı işte...

Söylene söylene yataktan kalktı ve elini yüzünü yıkamak için banyoya ilerledi. Aynada yansımasına baktı ve şaşkın bir sesle ''Wow, uyandığı zaman bile bir yüz nasıl bu kadar mükemmel gözükebilir?'' dedi.

Seokjin kendisiyle barışık ve dışadönük bir çocuktu. İnsanların ne dediğini umursamaz ama sevdiği kişiler söz konusu olduğunda adeta bir kaplan kesilirdi. Küçüklüğünden beri kendi kendine yetebilmeyi öğrenmişti daha doğrusu buna mecbur kalmıştı.

Bir süre hayran hayran yüzünü izleyip banyodan çıktı ve salona giderek tüm ciddiyetiyle süpürme eylemini sürdüren kuzeninin karşısına geçerek ellerini beline dayadı. Namjoon işine o kadar odaklanmıştı ki Seokjin'in gelip karşısına dikildiğini fark etmedi bile. Jin kuzeninin dikkatini çekmek için yüksek sesle ve kızgın bir surat ifadesiyle:

''Namjoon hyung, saatin kaç olduğunun farkında mısın?''

Namjoon kuzeninin sesiyle irkilerek kafasını kaldırdı. Elektrik süpürgesini kapatıp doğruldu.

''Sen evde miydin?''

''Nerede olacağım hyung tabi ki evdeydim ve sen uyandırana kadar mışıl mışıl uyuyordum.''

''Akşam radyodan seni Jimin almadı mı? Ben onda kalırsın sanmıştım.''

''Evet saat geç olduğu için gelip beni aldı ve eve bıraktı.''

''Neden onda kalmadın ki? Evi okula daha yakın ne güzel beraber geçerdiniz işte.''

''Bugün Jimin'in dersi sabahtan başlıyor, benimkisi ise öğleden sonra. Geç yattığım için giderken beni uyandırmazdı muhtemelen ve biliyorsun evde yalnızken kahvaltı yapmayı sevmiyorum.''

Namjoon biliyordu...Kuzeninin yıllarca yetimhanede geçen yalnızlığını. Babası, amcası ile küs olmasaydı belki de çok önceden kurtarırlardı onu o duvarların arasında yalnız geçen gecelerden...

Seokjin ve Namjoon'un babaları kardeşti ve birbirlerine çok düşkünlerdi. Fakat ne yazık ki bir gün araları bozuldu ve iki kardeş düşman kesildi. Aralarının bozulmasına sebep olan şeyin ne olduğu -eşleri de dahil- onları tanıyan hiç kimse tarafından bilinmiyordu. Bu sır onlarla birlikte sonsuzluğa karışmış ve yok olmuştu.

Seokjin doğduğu zaman ailesi ile birlikte Icheon'da yaşıyordu. Henüz dört yaşındayken annesi ile babası onu komşu teyzeye bırakıp, evlilik yıl dönümlerini kutlamak için yemeğe gitmişlerdi. Giderken ikisi de, sanki son defa olduğunu biliyorlarmışçasına Jin'e sarılmış ve koklaya koklaya öpmüşlerdi.

İşte o gece yaşanan korkunç bir trafik kazası ile Jin için hayat yüz seksen derece dönmüştü. Kendisi gibi onlarca yetim ile birlikte gri duvarların arasında sessiz göz yaşları dökmüş, karanlıktan korktuğu için uyuyamadığı o yatakhanede cevap gelmeyeceğini bile bile annesiyle babasına seslenip durmuştu. Namjoon'un babası hem kardeşiyle eşinin ölümünü hem de yeğeninin varlığını çok sonradan öğrenmişti. Öğrenir öğrenmez gerekli başvuruları yapmış ve artık on bir yaşına gelmiş olan Jin'i yanına almıştı.

Jin kuzeninin elektrik süpürgesini kasıtlı olarak açmadığını anlayınca kızgın rolü yapmaktan vazgeçip sağa sola hareketlerle vücudunu germeye başladı. Hala uykusu vardı. Esnerken ağzını kapatmaya bile tenezzül etmiyordu.

''Hyung sen kahvaltıyı hazırlayana kadar ben biraz daha kestireyim olur mu?'' diyerek Namjoon'un cevabını beklemeden odasına yöneldi.

Giden kuzeninin arkasından göz deviren Namjoon ''Bir kere de bir işin ucundan tutsan ölür müsün acaba! Adam burayı otel olarak kullanıyor.'' diye söylenerek mutfağa geçti.

Namjoon kahvaltıdan sonra işe gitmek için evden çıktı. Jin biraz daha vakti olduğunu düşünerek yatağına geri uzandı ama gözlerini kapatsa da artık uykusu kaçmıştı. Telefonunu eline alıp biraz oyun oynamaya karar verdi. Tam sevdiği oyunu açacakken Jimin'in attığı mesajı fark etti:

Chim chim:
-Jin-ah okula ne zaman geliyorsun çok sıkıldım.

Jin:
-Benim küçük civcivim bensiz çok mu sıkılmış. 🐣 Hemen hazırlanıp geliyorum o zaman.

Mesajı gönderdikten sonra oyun oynamaktan vazgeçip hemen hazırlanmaya başladı. Jimin onun bu hayattaki en iyi arkadaşıydı. Üniversitenin ilk günü yapılan birinci sınıf oryantasyonunda tanışmışlar ve o zamandan beri hiç ayrılmamışlardı. Şimdi ikisi de üçüncü sınıftı. Jin oyunculuk okuyorken, Jimin ise modern dans bölümündeydi.

Yaşadığı tüm zorlukların üstesinden başarıyla gelmiş genç bir adamdı. Sevdiği insanlarla çevrili dünyasında küçük şeylerle mutlu olabilmeyi bilirdi. Hayalini kurduğu bölümü okuyor, lisede okul radyosu ile başladığı radyo programcılığına devam ediyordu. Haftanın dört gecesi insanların hayatına misafir oluyor, müzikle onları buluşturuyor, düşüncelerini paylaşıyordu.

O gecelerin AY'ıydı, dinleyenleri de onun IŞIĞI...

Ama bu gece programı yoktu, okuldan sonra gönüllü olarak çalıştığı bakımevine gidip kimsesi olmayan insanların yalnızlığını paylaşacaktı...


***


Merhaba millet 😊
Bu bölümde de Jin'i biraz yakından tanıyalım dedik. Diğer üyeler de yavaş yavaş hikayemize girmeye başladılar. Yeni bölümde görüşmek üzere. Şimdilik hoşça kalın 👋

MY UNIVERSE ~TAEJİN~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin