ekim, 2020bu sıralar çok fazla salvia palth dinliyorum, biliyorsun. ve bu sıralar senden çok fazla hoşlanıyorum, işte bunu bilmiyorsun. hakkıma bir sürü şey biliyorsun, biliyorum. on dokuz yaşımızın üçüncü ayındayız. birbirimizi tanıyarak bitirdiğimiz ilk yaz tatili bitti.
birbirimizi tanıyarak geçirdiğimiz derken demek istediğim: gerçek anlamda tanıyarak. kantindeyken bazen birbirimizi gördüğümüzü biliyorum ve sen de biliyorsun. aslında çoğu şeyin farkındayız ve salağa yatıyoruz. bu daha mı kolay geliyor bilmiyorum. seni tanımadığım zamanları seviyor muyum emin değilim. bunu okuduğunda ne hissedeceksin ondan da emin değilim. bazen duygularını kestiremiyorum ve bunu son zamanlarda yaşadıklarına bağlamaktan başka çarem yok.
kötü olduğunu biliyorum, özür dilerim. bu süreçte yanında olmam gerektiğini biliyorum ama olamıyorum. biliyorsun.
çok fazla bilmekten bahsettiğim için şimdi sana bilmediğin şeyleri söylemeliyim. öncelikle bir aksilik çıktıysa ve bu kağıdı sana 2020,19 kasım'da veremediysem bil ki çoktan ne yazdığımı unutmuşumdur. ve utancımdan açıp daha da okuyacağımı sanmıyorum. eğer çok sonradan okuyorsan yalan söyle bana, ne yazdığımı hatırlıyor muyum test et. hatırlamıyorsam bilmiyormuş gibi yap. çünkü o zaman kendimi affedemeyeceğim şeyler olmuştur. olmasa çoktan okumuş olurdun. hatırlamak istemiyorum...
ve sevgili baran, paragraflara başlarken hala daha iki parmağımla ölçüyorum, bunu biliyor muydun? lisedeyken, kantindeki ufak konuşmalarımız haricinde, birbirimizle etkileşime geçmemiş olmamız üniye geçince de aynı şey olacak demek değilmiş. aynı üniversiteyi hatta aynı bölümü yazmamız tesadüf olamazdı. belki bunu sen de biliyorsun. saçlarını kesince yüzün açılmış; güzelleşmişsin. yüzün hep güzeldi belki de. eskiden gizlediğin için göremiyordum.
senin hakkında korkunç bir şey öğrendim ve böylece bu saçmalıklardan sana bahsetmeye karar verdim. artık kaçamazdım. abinin madde kullandığını biliyorum. hatta senin sırf o artık dursun diye kendini balkondan aşağı attığını da. özür dilerim, futbol oynamayacağını biliyordum bu yüzden bacağın öyle kırılamazdı. abini de kafasını çektiği bir anda yakalayınca öğrenmiş bulundum.
işin kötüsü baran, abin tek başına kullanmıyormuş. sorun değil. gerçekten sorun değil. senin de kullanma ihtimalin beni öyle korkuttu ki, abimin bir süredir bağımlı olduğunu öğrenince derin bir nefes aldım. açıkçası abimi epey kıskanıyorum. ama konumuz bu değil. sakın bununla alakalı konuşmayalım, unutmuşumdur çoktan.
bazen üzüldüğün belli olmasın diye gülüyorsun. yanında olamıyorum, hiç olmadım değil mi? bir senedir arkadaşız son zamanlar dışında senin hep yanımda olduğunu biliyorum. ama ben senin yanında olamıyorum. böyle büyüdüğüm için mi bilmem, ben 'yanında olmak' kavramı nedir hiç bilmiyorum. kimse benim yanımda olmamıştı ki. evdeyken, okuldayken. seninle tanışıncaya kadar, bütün hayatımda.
yemekhanede biri önüme geçince kimse savunmamıştı beni ya da bunun gibi şeyler. artık kendimi yalnız hissetmiyorum ama sen beni yalnızlaştırıyorsun. neden nilay'la arkadaşlığımı kesmemi istedin mesela? sen de mi benim gibi hissediyorsun? niye yakam biraz açılınca kızdın bana, çirkin mi görünüyordum ya da başkaları görmesin mi istedin?
cevap arıyorum ve bulamıyorum. biz uzaklaşmadığımız sürece sıkıntı yok. seninle yalnız kalmaya da razıydım. ama bugünkü hareketlerim beni gerçekten korkuttu. aylardır görüşmemiş olmamıza rağmen bana git dedin ya... bir şeyler olduğunu anladım. hayatında seni rahatsız eden şeyler olduğunu biliyorum ve bunlardan birinin ben olacağımı da düşünmüyordum. ama sen beni apar topar evden çıkarınca, korktum. seni kaybetmekten.
yine sorun değil, üsteledim seni. bunu görülen geçmiş zaman kip ekiyle anlatmamın nedeni hemen şimdi değil ileri bir zamanda okuyacak olman. bu anları birlikte yaşadığımızı biliyorum. kızma yani.
her neyse konudan iyice saptım. bir şekilde hayat defalarca kez bizi bir araya getirdi ve biz tanıştık. ve hayatın neden bizi bir araya getirdiğini biliyorum. ya birbirimize aşık olacağız ya birimiz acı çekeceğiz. asıl sıkıntı şuan ikimiz de acı çekiyoruz, farklı sebeplerden dolayı. sen benim neden korkunç bir hâlde olduğumu biliyorsun, ben de seninkini biliyorum ama dolaylı bir yoldan öğrendim. sen bana hiç anlatmıyorsun. sorun değil. bana göre daha içine kapanık olabilirsin, anlatmayı sevmiyor da olabilirsin. ama ne zaman beni kötü görsen bana 'içine atma' diyorsun. neden sen içine atıp kendini zehirliyorsun?
sana daha da içimi açarsam bana biraz olsun açarsın kendini diye düşündüğüm için yazıyorum bunları.
ilk cümlemden bu cümleme kadar saçmaladığımı biliyorum ama ben kendimi daha iyi nasıl anlatabilirim bilmiyorum. ama sen beni anlıyorsun. bu da senin süper gücün.
ben de seni anlamak istiyorum. ve katlanamıyorum, daha doğrusu güzelliğine dayanamıyorum. kalbinin güzelliğine, yüzünün güzelliğine dayanamıyorum. dayanılmaz bir güzelliğin var ve ben ağlıyorum.
seni seviyorum, seni seviyorum ve hayat bizi birlikte büyütsün istiyorum.
sevgilerimle,
ege gündoğdu