on, sen de saçmala

2.6K 162 13
                                    


çarşamba
13.16


arkamdan birinin "ege..." diye seslenmesiyle durdum. döndüğümde baran'ı görmek canımı sıkmıştı epey. sanki umrumda değilmiş gibi boş bie ifadeyle baktım ona.

"iki haftadır sana ulaşmaya çalışıyorum." dedi yanıma gelince. "cüzdanını aldıktan sonra ne yazdın ne bana geldin." onu yumruklamak istesem de kendimi tutup hafifçe gülümsedim.

"seninle görüşmek zorunda değilim." bozuntuya vermeden güldü. kafasını sallayıp bana doğru bir adım daha attığında geriye gittim.

"neden kütüphaneye gitmiyorsun artık?" dedi sanki konumuz buymuş gibi. aniden konuyu değiştirmesi, bir yükselip bir sakin davranması kafamı çok karıştırıyordu.

etraftaki insanlara baktım. "sana ne?" yüksek sesle güldüğüne yeniden one çevirdim kafamı.

saçlarını geriye itti. "çocuk gibisin. ve biraz kızgınsın galiba." kafasını hafifçe eğip benimle aynı hizaya geldikten sonra kollarımdan tutup beni kendisine çekti; bana sarıldı.

"ne yapıyorsun amına koyayım?" diye sorduğumda yüzüm omzuna denk geldiğinden sesim boğuk çıkmıştı. sırtımı okşarken konuştu.

"bir türlü kitap okuyamıyorum, odaklanamıyorum." dediğinde kaşlarımı çattım.

kafamı biraz geriye çektiğimde kolları bana sarılı duruyordu. "bunun benimle ne alakası var?" dudaklarını omzuma değirdiğini hissettim.

burnunu sürttü sonra dudaklarının değdiği yere. "cüzdanını hiç açmamalıydım." dediği zaman derdinin ne olduğunu anlayıp ayrıldım ondan. gözlerine bakmamak için harcadığım çabadan vazgeçmiştim.

"düşünmekten odaklanamıyorum, ders çalışamıyorum, kitap okuyamıyorum, yemek yiyemiyorum." derin bir nefes alıp yüzünü sıvazladı. "seni seviyorum, seni seviyorum ve... mürekkep dağıldığı için devamını okuyamıyorum ve ne yazdığını meraktan odaklanamıyorum."

gözlerim dolmasın diye gülümsedim. hatta bir an için bana üzüldüğünü sanıp heveslendiğim için öyle bir utandım ki seslice gülmeye başladım. gözlerim dolup ağlayacak gibi olduğumda elimin tersiyle gözlerimi silip "çok komiksin gerçekten de..." dedim. az daha ağlayacak olduğumu anlamasını istemiyordum.

kaşlarını çattı. "neden gülüyorsun? ben ciddiyim." dediğinde yüzüne yumruk atmamak için zor durmuştum. dişlerimi sıktım.

"siktir git." dedim gülümsemem yüzümden silinmemişken. "gerçekten seninle uğraşamayacak kadar yorgunum baran." deyip arkama döneceğim sırada kolumdan tutup durdurdu beni.

"ne yazmıştın? gerçekten merak ediyorum." benimle dalga geçiyor olmalıydı. kolumu kurtarmaya çalıştığımda daha sıkı tutup kendine doğru çekti.

boşta olan elimle yüzümü sıvazlayıp sabır diledim. "hatırlamıyorum, hem seni ilgilendirmez tamam mı?"

"arkadaş olduğumuzu sanıyordum..." diye mırıldanınca şaşkınlıkla yüzüne baktım. "o yıllarda gerçekten yakındık ve sen birinden hoşlandığını söylememiştin."

geri zekalı diye geçirdim içimden. senden hoşlanıyordum.

"söyleyecektim amına koyduğumun salağı. söylemek için geldim yanına, geldiğimde bana ne dediğini hatırlamıyor musun? 'artık başımdan siktir git ege, senden o kadar sıkıldım ki, senin dertlerini dinlemek istemiyorum. senin derdini sikeyim. derdini sikeyim ege.' hatırlamıyor musun gerçekten?" gerçekten sinirlendiğimi anlamış olmalıydı ki geriye bir adım attı.

bir şey demeyeceğini anlayınca arkamı dönüp yemekhanenin çıkışına yöneldim.

*

(⁠๑⁠•⁠﹏⁠•⁠)

bölüm kısa olduğu için üzgünüm ama gayet yeterlı

dayanılmaz güzelliğin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin