Felix, şımarık bir çocuktu. Aslında 25 yaşında koca bir adamdı fakat çocuktu.
Fotoğraf çekerdi, gezerdi ve ona katlanabilen birkaç arkadaşıyla zaman geçirirdi.
Kedileri çok severdi, evinin her yerinde çiçek bulundururdu.
Çabuk ağlardı Felix. En ufak şeye mızmızlanır, dudaklarını büzerdi. İlgi isterdi. Sevgi görmek isterdi, biri ona tapsın isterdi.
Kendinden hiç taviz vermeden.
İçince saçmalardı. Eski sevgililerini arar, onu nasıl terk ettiklerinden bahsederek hesap sorardı.
Sürekli kendi hakkında konuşur, her şeyini ayrıntı atlamadan anlatırdı. Karşısındaki ilgiyle onu dinlesin isterdi.
Felix, çocukluğundan beri gördüğü ilgiden bıkmadan, hep daha fazlasını isterdi.
Felix, çok şımarık bir çocuktu.
Fakat bir gün, üstünden yıllar geçmesine rağmen hâlâ anlam veremediği bir şey yaşandı.
Yine fotoğraf çekmek için gittiği bir müzede, beğendiği eserin sahibiyle tanıştı Felix.
Eseri gördüğü saniye çalışanla konuşup onu satın almak istediğini söyledi. Fakat çalışan ona, eserin satılık olmadığını dile getirdi.
Kaşları çatıldı Felix'in, burnu kızardı, alnı kırıştı biraz. Duraksadı, derin bir nefes aldı çalışanı azarlamak için. Kelimeler boğazında birikmiş, dudaklarına dökülecekken duraksadı.
Güzel bir adam, gülümseyerek ona doğru geliyordu.
Adam Felix'in yanında durdu, çalışana gitmesini söyledi ve Felix'e dikti parlak gözlerini.
"Üzgünüm efendim, satılık değil resmim."
Dudakları büzüldü Felix'in. Adamın sesi yumuşacıktı. Adeta bir gül yaprağına parmağını sürtmek gibiydi.
Yutkundu Felix, boğazından aşağı inmiş kelimeleri aradı. Bulamadı. Kaybolmuştu siniri.
"İsterseniz benzer birkaç resmime bakabilirsiniz. Onları da beğeneceğinize eminim."
Felix konuşamıyordu. Adam bir meleği andırıyordu sanki. Parlak gözleri, dolgun, pembe dudaklari, uzun kirpikleri, beyaz teni, gözünün altındaki ufak beni...
İşte her şey o gün oldu. Felix'in bütün hayatı o gün değişti. Çünkü hayatında ilk defa kendinden daha güzel birini görmüştü Felix.
Bu olayın üstünden geçen 4 yıl, çok şey katmıştı ona.
Hyunjin mükemmel biriydi. Mükemmel bir arkadaş, mükemmel bir hayat eşiydi. Bütün ilgisini Felix'e verirdi. Hep ona gülümser, parlak gözlerini bir an olsun çekmezdi ondan.
Hyunjin, Felix'i çok severdi. Kendinden, resimlerinden, her şeyden çok. En çok Felix'i severdi Hyunjin.
Ona yemek hazırlar, gece sarılarak uyutur, şarkılar söyler, resimler çizerdi. Felix mutlu olsun diye her şeyi yapardı.
Çevresinin düşündüğünün aksine, Felix sevince olgunlaşmadı. Aksine daha şımarık, daha çok ilgi isteyen biri oldu hep.
Felix artık Hyunjin'in olmadığı her yerde yüzü asık geziyordu çünkü Hyunjin'in verdiği ilgiyle kimse boy ölçüşemiyordu.
Bu aşk mıydı? Yoksa istediği ilgiyi bulmuş olmanın verdiği bağlılık mı? Felix, Hyunjin'e bağımlı mı olmuştu?
Sormak için milyonlarca soru bulunurdu. Fakat içlerindeki hislerin derinliği, sorgulanamayacak derecedeydi.
Felix ve Hyunjin, birbirleri olmadan yaşayamayan, mutlu bir çiftti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
devuélvete | hyunlix
Fiksi PenggemarÖlecek gibi hissediyorum, anlamıyor musun? 'angst 'short story