Sabah uyandığımda kölenin hala
yerde, oturduğu köşede uyukladığını gördüm. Başı yana eğilmişti, yumuşak yanakları duvara yaslandığı için ezilmişti ve dolgun dudakları dışarıya doğru bükülmüştü. Çok tatlı görünüyordu. Sahibin neden onu bana gönderdiğini anlayabiliyordum, çok güzeldi.
Bu dünyanın dışından bir varlık gibiydi.Sanki bakışımı hissetmiş gibi uyandı. Sevimli gözleriyle bana baktı ve duruşunu düzeltti.
"Yeniden çok teşekkür ederim şampiyon. Senin için yapabilecegim bir şey olmadığından emin misin?"
Konuşurken ayağa kalktı. Hala çıplaktı ama örtüme sarılıyordu."Hayır, yok. Sahibe benimle yattığını söyle."
Bu onu korurdu. Hiçbir sahip emirlerini yerine getiremeyen beceriksiz bir köleyi sevmezdi.Hemen bana yaklaştı ve yere oturdu. Aşağıdan bana minnettar bir yüz ifadesiyle bakarken çok savunmasız ve küçük görünüyordu. Örtüm bir omzundan aşağıya kaymıştı, tek göğsü de açıktaydı. Sağlıklı bir erkek olarak ona ilgi duymamak imkansızdı.
"Çok teşekkür ederim. Şimdi ihtiyacın olmasa da daha sonra benden bir şey istediğinde kesinlikle yapacağım. Hayatımı kurtardın."
Elimi tuttuğunda ona engel olmadım. Yumuşacık yanağını avcuma bastırdı.
"Sahip bu gece de aletini içime alamazsam ve seni tatmin edemezsem sabah içime alacağım şeyin bir kılıç olacağını söyledi."
Konuşurken büyük gözleri dolu doluydu ve kirpikleri ıslanmıştı."Her neyse, önemli değil."
Bakışlarımı onun aksine çevirdim. İnsanların iyi bir yanım olduğunu düşünmelerini istemezdim. Çünkü o zaman iyilik beklerlerdi.O sırada odamın kapısı açıldı ve içeriye San girdi. Elinde bir şarap şişesi vardı. Önce bana daha sonra önümde, yere çökmüş köleye baktı. Yüzünde büyük çapkın bir sırıtış oluştu.
"Vay canına Jaehyun, yatağına köle almadığını sanıyordum."Yuta hemen ayağa kalktı ve vücuduna doladığı örtüye sıkıca sarıldı. Bunu beyazlamış parmak eklemlerinden anlayabiliyordum.
Köşede ki elbisesini almak için eğildi ve odadan çıkmak için hareketlendi. San onu yakaladığında ve göğsüne çektiğinde küçük bir itiraz sesi çıkardı."San, bırak onu."
San'ın umrumdaymış gibi görünmüyordu. Eğildi ve burnunu oğlanın pürüzsüz omuzlarında gezdirdi. Güçlü koluyla küçük bedeni kendi iri vücuduna bastırıyordu.
"Vay canına Jaehyun gerçekten.."
Ağzı oğlanın omuzlarından yukarıya çıktı ve yanağına ulaştığında dilini çıkarıp ıslak bir yol çizerek yüzünün sağ tarafı boyunca yaladı.
"Tadı en sevdiğim yemekten bile iştah açıcı."Yuta korkmuş güzel gözleriyle bana baktı. Ama ses çıkarmıyordu. Diğer çoğu köle gibi itaatkârdı ve kendi iradesi yoktu.
"San bırak onu ciddiyim."
San oğlanı hala taciz ederken bana baktı ve tek kaşını kaldırdı. Ciddi olduğumu gördüğünde iç çekti ve Yuta'yı bıraktı.
Hızlıca kaçarken küçük bedeninden bakışlarımı ayırmadım."Hiç eğlenceli değilsin Jaehyun."
Yanıma geldi ve yatağımın boş kısmına oturdu.
"Onun hafızasında güzel bir anı oluşturabilirdim." Elinde ki şişeyi bana uzattı ve konuşmaya devam etti. "Zengin soylu piçler o kadar güzel bir şeyi rahat bırakır mı sanıyorsun. Benden daha iyi olmadıklarına eminim. Hiç değilse zevk almasını sağlardım."Bu beni düşündürmeye başlasa da başımı iki yana salladım ve düşünmemeye çalıştım. O köle benim sorumluluğumda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gladyatör ↝YuJae
FanfictionBurası benim evim, alfaların tanrıya dönüştüğü, ölümsüzlük yemeğini tattığı zirve, Arena. 🔞☠️