Aynı anda dile getirdiğimiz o sözlerden sonra, derin bir sessizlik ve en az o sessizlik kadar derin olan bakışlarımız ile devam etmişti her şey.
Aramızda oluşan bu derinlik çekiyordu kendine doğru ikimizi de ve çekilmekten ne ben rahatsızdım ne de o öyle görünüyordu.
Ve bu anın sonunun geldiğine inandığım derin bir iç çekiş gerçekleşti.
Sonrasında kulaklarıma yayılan o ses...
"Bu gece seni seveceğim bebeğim..."
"Hm?"
Duyduğum şey... Gerçek miydi? Ben hayal gücümün bana oynadığı bir oyun olduğuna inanıyorum.
"Seni seveceğim. Bu gece, sonraki günün sabahı, bundan sonraki yaşayacağımız her gün, yaşamımın sonuna kadar. Geçen her saniye, bir saniye öncesinden daha fazla. Saniyeler birbirini kıskanacak Seungmin, o şekilde."
Pekala ayakta uyuyor olamazdım değil mi? Veya bir hayale kendimi bu kadar kaptırmış...
Bu yaşananlar gerçekten gerçek miydi yani?
"Minho..."
Devamını getiremeden sözü devralmış devam etmişti konuşmaya.
"Dengesizliğime istediğin vurguyu yapabilirsin çok haklısın. Ama kafam gerçekten çok karışmıştı Seungmin. En yakın arkadaşımın duygularının bu derece farklı olması fazla karıştırıcıydı... Kayboldum bir anda bu karmaşada ve çareyi uzaklaşmakta buldum. Ama diyorum ki iyi ki, iyi ki uzaklaşmışız yoksa nasıl farkına varabilirdim duygularımın? Bir arkadaşlığın arkasına gizlediğim duygularım bağlar gevşemediği takdirde nasıl çıkabilirdi gün yüzüne?"
Ben bir şey diyemiyordum o zaten aklımdaki her düşüncenin cevabını aklımı okur gibi cevaplıyordu.
"Seni üzdüm çok pişmanım, çok özür dilerim. Ama sana yemin ederim ki açtığım tüm yaraları aynı şekilde sarabilirim."
Pişmanlık dolu, ormandan alıntı gözleri ile odaklanmıştı onun deyimi ile topraklarıma. Ümit dolu bakışları ile ormanında rüzgarlar esiyordu aynı zamanda.
Bu rüzgarla kırılsın istemedim yeşillerinin dalları. Üşümesin meyveleri, dağılmasın yaprakları.
"Beni, benim seni sevdiğim gibi seviyor musun Minho?"
Bu masumca sorulan bir soruydu. Gerçekten anlayamamış olmaktan korkulan bu yüzden kısık sese başvurulan, ümitli bekleyiş içerisinde sorulan.
Hafifçe yüzünde oluşan gülümsemesi ile başını aşağı yukarı sallayarak "seni, senin beni sevdiğin gibi seviyorum Seungmin." dedi.
"Pekala ya yine gider misin? Bırakır mısın beni gerinde? Ormanından uzaklaştırır mısın?"
Göz yaşlarım istemsiz bir şekilde akmaya hazır hâle gelirken onun da bana doğru yaklaştığını görüyordum oluşan buğunun arkasından.
Kollarını çevreme sardıktan birkaç dakika sonra bir elini saçlarıma çıkararak başladı konuşmaya.
"Bir daha kendimi sensiz bırakamam asla."
Ve içime huzuru tamamen veren o cümle de kurulmuştu nihayetinde.
Göz yaşlarım sonunda geriye çekildiklerinde hafifçe kendimi geriye çektim ben de.
Gözlerimin ilk durağı yeşilleri oldu tabii ki de.
Rüzgarın dindiğine şahit olmak güldürmüştü benimkileri de. Yine parlıyordu tüm güzelliğiyle. Bu güzelliğe şahit olmak belirtiyor tüm şansa sahip olduğumu yine ve yine.
Gülümsemesi daha da büyürken eş zamanlı olarak dudakları da ayrılmıştı birbirinden.
Yönelttiği soru karşısında da gözleri sonuna kadar açılmış bir adet ben bırakmıştı.
"Evet, Kim Seungmin şimdi söyle bana. İzin verir misin açtığım tüm yaraları sarmama? Ve kendi şarkımızı yazmamıza?"
Yalnızca içimden geldiği şekilde cevaplayıp tekrardan sarıldım ve huzur dolu dakikaların devamını getirdim.
"Yazalım şarkımızı Minho bu defa da onu dinleyelim birlikte. Ama birbirimizin gözlerinin içine bakmayı ihmal etmeyelim."
___________________________
Normalde bu bölüm final yapacaktım ama düşündüm ki sonuca daha yeni bağlayabildik bir bölüm daha yazmalıyım. Bu yüzden bir sonraki bölüm final olacak!!
MİNHO'NUN LOVE ME OR LEAVE ME COVER GERÇEK ÜSTÜYDÜ BU ARADAA.
2min çoook güzel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Led |2min|
FanfictionUyku Seungmin için sadece yeşil led ile mümkündü. Fakat ya bir gün ledsiz kalırsa ne olacaktı?