26 Aralık 1998
Buz gibi bir gündü. Bugün kaderin değişeceği o gün olacaktı. Asaf Olgaç kendi ailesinin şanı ve itibarı için bir haneye ateş düşürecekti. Dışarı soğuktan donarken Asaf beyin kıydığı aile yanıp küle dönecekti. İçlerinden o yangın gitmeyecekti. Acı dinmeyecekti.
"Yapmayın Asaf Bey. Başka hiç mi bir yolu yok bu işin?"
"YOK! Ya benim dediğimi yapacaksın ya da ailendeki tüm üyelere teker teker veda edeceksin."
"Nasıl yapar-"
"Kes artık. Daha fazla direnirsen sana yemin olsun hepsini gözünün önünde öldürürüm. En son da seni!"
"Allah'ım bu acıya ben nasıl dayanırım." Ağlayarak Asaf Olgaç'ın emrini yerine getirmişti Aysu. Bir mucize bekliyordu. Son anda onları kurtaracak bir mucize bekliyordu ama olmadı, gelmedi. Aysu'nun kalbini yerinden sökmüşlerdi sanki, dayanılmaz bir acıydı yaşadığı. Asaf bir hışımla evden çıktı. Ve Aysu o gün tüm acısıyla bir söz verdi:
"Yaşattığın her acının hesabını vereceksin Asaf Bey. Bana değil belki ama elbet birine vereceksin bunun hesabını."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kumral Kelebek
Teen FictionBazı insanlar doğuştan şanslıdır. Ulaş ise doğuştan şanssız biriydi. 26 yıl sürmüştü bu şanssızlık. Ama sonra bir mucize olmuştu. Onun şansı olan bir kelebek girmişti hayatına adeta. Bir ışık vardı artık. Kumral Kelebeği onun mucizesi olmuştu.