RUHLAR DÖNENCESİ

85 6 0
                                    






Açıklamak gerekirse: Açıklamaya gerek yok.





















Yarınlarını umutlarını mutluluğunu aşkını ve ölümü küçük bir kavanoza sıkıştırdı.
Mezarlığın koca ağaçlarının arasında yavan bir ottan başka bir şey değildi. Elleri şiddetli yağmurun toprağı çamura çevirmiş halini sevmiş olacak ki hamurlu ellerle kapıyı açmaya çalışan anne edasıyla mezarın başından kalktı. Hava kararmaya başlamış sis karşıdaki dağların başına çorabı çoktan örmüştü. Gözleri tüyleri hafif dökülmüş yegane dostunu arıyordu Alinin. Evet adı Aliydi. Tanıştırayım bu adam bitik bir adam ölüm sessizliğine dürülmüş yirmili yaşlarının sonunda, çok sevmiş bir adam. Çok sevmiş ölecek kadar ya da öldürecek kadar.Evet gitme vakti gelmişti. Bulutların suya buladığı toprak kokusu fırından yeni çıkan ekmek gibi sardı etrafı. Ciğerlerindeki hava çıkarken boğazından, kursağında kaldı, defalarca öksürdü. Mezarların arasındaki seslerden ürkmüş olacaktı ki bağcıkları çözülmüş ayakkabısına aldırmadan yürümeye başladı. Sesin kaynağı ortaya çıktı. Yegane dostu Cango ortaya çıkmıştı oy saki yürümeğe hali yoktu zavallı köpeğin. İkisi de yola koyuldu. Yeni yürümeye başlamış bebek gibi yetişmeye çalışıyordu adımlara canı çıktı çıkacak olan Cango. Ali durdu omuzundaki meleğe selam verir gibi dursada bakmaya kıyamadı ya da bakmamak için zor tuttu kendini sevdiğine. Toprağa verdiği kalbini duymuş gibiydi ve bir o kadar cansız. Bir An hızlıca arkasını döndü toprağı çökmemiş mezarlığa. Üzerindeki yorganı atacak sevgilisi gibi göründü gözlerinde atmadı yorganı yoksa uykusu mu vardı? Uyandırmak olur muydu? "Üşür "dedi kendince. Uyandırmayayım nasıl olursa günaydın diyeceğim. Kafasından silmeliydi bu fikri zaten hiç kalkmayacaktı. Kabullenmiş bir bendenle tekrar döndü yoluna . Hızlı davranmalıydı mezarlığın kapanmasına dakikalar kalmış olabilirdi bekçiye selamını verdi.

-Yine geleceğim.

Bekçi ukala bir tavırla :

-"Gelenler bir daha çıkamadı umarım yatarak gelmesin" dedi.

Ağzının kenarındaki dönerin yağını silerek toparladı kendini karşısında somurtan ve bu saçmalıktan hoşlanmayan bir adam vardı. Ali biraz pişmanlık biraz umutsuzlukla çıktı kapıdan. Hiç konuşmasaydı daha iyiydi. Evi mezarlığa çok yakındı köpeğine baktı geriden geriden geliyordu "yetiş" der gibi bir tavırla durdu. Aslında yormuştu bugün Aliyi. Şikayet etmedi, edemezdi. Evin kapısına yöneldi, demir kapı, sanki çarşı kapısını andıran o ağır kapı sahiden niye bu kadar ağırdı içinde ne vardı ki sıyırıp çekemedi duvarın kenarına. Kapıyı itene kadar Cango eve gelmişliğin verdiği mutlulukla yer yer derisi gözüken kuyruğunu sallıyordu ve Alinin bacağına sürtünerek yastığına yöneldi. Ali ise kapıyla savaş verir gibiydi. Çekmişti kenara kapıyı. Evet Ali kazandı. Kapıyı nihayet açabilmişti. Zaten zor açılan kapı freni patlamış yokuş aşağı giden kamyon gibi kapandı.Bir oda bir salon olan evin camları açıktı ürperti geldi ve salonun penceresine yöneldi. Sonbaharın getirmiş olduğu akşamları sobanın kokusu içeriye çoktan dolmuştu. Gözleri bir an karşısındaki üç katlı binaya takıldı. Yaz başından beri o evde kimse yaşamıyordu. Zaten orta kat satılık, aşağıda duran kiracılar ise geçinemeyen karı kocalardı. Onlarda çoğunlukla evde olmuyorlardı çoğu geceler gibi yine ışıkları sönüktü. Peki şu katmer katmer göbeği olan ev sahibi? Yaşlı teyze. O neredeydi? "Tabi ya "diyerek kendini teselli etti.O da köyüne gitmiş. Çocuklarıyla köydeki evinde tatile çıkmıştı. Yani bina boştu. Bir saniye... Alinin gözleri fal taşı gibi açıldı. Göz bebekleri derin bir çukuru andıran bu adamın gözleri ne gördü? Kirpikleri ok gibi kesilmiş her an fırlayacak kadar dikti. Yanında biri varmış gibi parmağını uzatarak çatıyı gösterdi. Kim bu deli ? Kim! diyerek telaşlandı. Bağırmaya başladı.

- Hey kimse yok mu?

Biri şu kıza yardım etsin. Allahım bu sahneyi görmek istemiyorum.

Çatıdaki gelinlikli kız... Bu kız kimdi ?

RUHLAR DÖNENCESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin