☆7☆

34 8 1
                                    

7. Bölüm Rüya

Gözlerim yavaş yavaş açılmaya başladığında bana gülümseyen bir tanıdık simayla kaşlarım çatıldı. O kadar masum ve tatlı şekilde bakıyordu ki, evrendeki en güzel şey gibi hissettiriyordu. "Günaydın Changbin." gülümsemeye devam ederken yeni uyandığını belli eden sesiyle cidden büyüleyiciydi. 

"Sana da Günaydın Chris." yavaşça yataktan doğruldum ve elimi enseme götürdüm. "Seni buraya getiren nedir? İçeri nasıl girdin?"

Usulca kıkırdadı. "Bugün küçük bir ara varmış, arenaya gitmeyeceğiz yani." oturduğu yerden kalktı. "Bende seni yemekhanede göremeyince haber vereyim istedim."

Geç uyandığımı fark edince bıkkın bir nefes verdim. "Teşekkürler."

"Ha bir de..." ellerini arkasında birleştirdi. "Benimle ormanda dolaşmak ister misin diye soracaktım. Seni daha yakından tanımak isterim." pembeleşen yanaklarını gizleyememesi onu daha da tatlı yapıyordu.

Yapılı vücudu onun çocuk ruhunun önüne geçemiyordu, ve ben bu huyunu çok ama çok sevmiştim. Ama buradaki kimseye bağlanmamam gerektiğini düşününce onun arkadaşlık isteğini geri çevirmek durumunda kalacağımı bilmek biraz can sıkıyordu. 

Ne olursa olsun biraz kafa dağıtmak iyi olacaktır.

"Kardeşimi görsem iyi olacak." dediğimle hayal kırıklığıyla başını salladı. "Ama sonra gezebiliriz."

Dudaklarına gülümsemesi geri yerleşti. "Bunu duyduğuma sevindim, teşekkürler Changbin. Kütüphane de bekliyor olacağım."

Kafamla onu onayladıktan sonra odamdan çıktı. Elimi yüzümü yıkayıp kendime geldiğimde odanın kapısı çalındı. "Girebilirsin." 

"Abi..." dedi gelen ses. Jisung olduğunu fark etmek zor değildi fakat sanki bir şeyler ters gittiğinden emindim. Ona dönünce gözleri yaşla doluydu, beni görünce rahat ve derin bir nefes verdi. "İyisin değil mi?"

Her ne kadar kabullenmek istemese de her zaman kırılgan bir çocuk olmuştu. Ağlamadığını kanıtlamak için onlarca şey yapardı. Hayatım boyunca ona ağlamanın güçsüzlük belirtisi değil, ani duygu değişimlerinin veya patlamalarının küçük bir sonucu olduğunu kabul ettirmek için uğraştım desem abartı olmazdı.

"Çok iyiyim." yanına yaklaşıp saçlarını okşadığımda bana sıkıca sarıldı.

"Ben çok korktum..." omzuma birkaç damla yaş düştü. "Sana bir şey oldu diye."

"Nereden çıktı şimdi bu? Hm?" 

"Ben rüyamda gördüm... Çok gerçekçiydi."

Parmaklarımı onun şakaklarında dolaştırıp hafifçe bastırdım. Gözlerimi kapattığımda ağzından küçük bir mırıltı döküldü.

Yerde tam anlamıyla kendi kanımda boğuluyordum. Acı çeken surat ifadem kan dondurucuydu. Jisung'un elleri ise kanla boyanmıştı. Bunu bana kendi öz kardeşimin yaptığı fazlasıyla açıktı. Çığlık çığlığa ağlıyordu, Jisung'un kafasındaki taç tam önüme düştü. Gözümden firar eden damlayla son nefesimi orada vermiştim.

Bu cidden çok gerçekçiydi. "Buradayım Ji, yanındayım."  parmaklarımı çekip yanağından damlayan gözyaşlarını sildim.

"Eğer sana böyle bir şey yaparsam... Beni affedeceğine söz ver abi..."

Tüylerim diken diken olmuştu. Beni ürperten şey ölüm değildi, kardeşimin bana bunu yapma olasılığının olmasıydı hatta bunu aklından geçirmesiydi. "Söz veriyorum, her ne olursa olsun affedeceğim." onun bu düşünceyle yanıp kavrulmasını istemiyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 27 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Two King | BinChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin