6. Bölüm Bağlılık Sembolü
Güneş daha yavaş yavaş uyanmaya başlamıştı. Etraf karanlık sayılırdı. Yatağımdan kalktım ve üzerimi değiştirdim. Komidinin üzerindeki kitabı elime aldım, kütüphanenin yolunu tuttum.
Seungmin diğer görevlilere göre daha enerjikti. Beni görünce gülümsedi. Kitabı ona verdim. Elimden aldı, merdivenlere tırmandı. "İşine yaramıştır umarım." kahverengi ciltli kitabı tozlu kitap rafına bıraktı.
"Kralın ailesi hakkında neden bu denli az bilgiler var?" bir sandalye çekip oturdum onun yanıma gelmesini bekledim.
"Kral ve kraliçelerin eşleri eğer soylu değilse pek bahsedilmez, normal halktan bir aile kurmak saray için pekte güzel bir durum değil." karşıma oturdu, bacak bacak üstüne attı.
"Ama bu halkı küçümsedikleri anlamına gelmez mi?"
Kollarını bağladı. "Bu çoğu insanın umrunda değil, sonuçta herkes her şeyden bahsetmiyor değil mi?"
"Peki şu ruh ikiziliği durumu saray mensupları için geçerli mi? Ya da şuana kadar kaç kral ve kraliçe ruh ikiziydi?" kaşlarım istemsiz çatıldı.
"Eskiden bu durumda onlar için geçerliymiş. Ama bir kraliçe bu durum karşısın da yenilmiş ve vefat etmiş o günden beri kral ve kraliçeler, bazı sadık komutanlar için bu geçerli değil." masa da duran içeceğinden bir yudum aldı. "İkinci soru için ise şunu söyleyebilirim, çok nadir bir olay. Ama bunu araştıran birileri, bunun elli, elli-beş yılda bir gerçekleştiğini söylüyor. Lakin bu kesin bir teori değil."
"Burada kaç kişi ruh ikiziyle birlikte peki?"
Bilmediğini belirtmek için omzunu kaldırdı.
"Peki insan ruh ikizini nasıl anlar?"
Şaşkın gözlerle bana baktı. "Cidden bilmiyor musun? Kimse çocukluğun da anlatmadı mı?"
"Dinlediğimi kim söyledi?"
İkimiz birlikte gülüştük. "Bu birkaç gece de gerçekleşecek bir olay. Genellikle ruh ikizinin göreceğin gecenin bir gece öncesinde, uykunda Tanrıça'nın sesini duyarsın. Senden bir sonraki gece elinden geldiğince erken vakitte yatmanı söyler. İkinci gece önce ruh ikizinin kokusunu duyarsın, sonra bileğin de oluşacak bağlılık sembolü belirir, en son da ise yüzünü görürsün. Bu kişinin genellikle yakın çevren de olduğu söylenir. İllaki karşılaşırsınız, sen onu arasan da aramasan da o seni bulur. Herkesin bağlılık sembolü birbirinden farklıdır. Birbiri olmadan yaşamayacak, var olamayacak şeylerden örnek verilir. Benim babamım ve annemin bağlılık sembolü Tanrı ve Tanrıça'ymış. Sembolünü saklayabilirsin, eğer saklamazsan ruh ikizine karşı olan sevgini gösterirsin."
"Anlattıklarını yaşadın mı?"
Kafasını olumlu anlamda salladı. "Deneyimledim." burukça gülümsedi.
"Peki sembolünü gösterebilir misin?"
Bileğinin üzerin de parmaklarını yavaşça gezdirdi ve siyah beyaz olan sembol belirdi. "Dünya." diye fısıldadım.
"Kim olduğunu söyleyecek misin?"
"Kimseye söylemezsen söylerim." kısık sesle konuşuyordu.
"Söylemeyeceğim."
Kütüphanenin kapısına baktı ve kulağıma yaklaştı. "Jeongin, revir de çalışan hemşire."
Gülümsedim. "O gerçekten iyi biri."
"Biliyorum."
"Seo Changbin burda mıydın!?" Jeongin, hızlıca yanıma geldi. Elini omzuma koydu. "Dün gelmeyince öldün sandım."
"Şakası bile kötü." yüzüne buruşturdum.
Seungmin buhulanan gözlerini kaçırdı. Kısa bir süre sonra ayağa kalktı. "Saray'dan yeni kitaplar gelecekti." omzunun üzerinden bize baktı. "Onlara bakmalıyım." ellerini yumruk yaptı. Kendini kötü hissetmişti. Ne de olsa onun ruh ikiziydi. Onunla yakın olmak istiyordu.
Jeongin elini ensesine götürdü. "Kitaplar daha gelmedi Minnie, onunla birlikte birkaç ilaçta gelecekti ondan biliyorum."
"Bana Minnie demeni sevmiyorum bay Yang Jeongin." kütüphaneden bir hışımla çıktı.
İkimizde birbirimize baktık. Jeongin büyük olan masaya yaslandı. "Dün biraz kavga ettik, kitaplarına çok önem veriyor. Yani biraz da benim suçum, kitabına biraz daha iyi göz kulak olmalıydım."
Zihnimde oluşan boşluğa karşılık ayağa kalktım. "Arena'da olmam gerekiyor. Görüşürüz."
El salladı. "Görüşürüz."
Gözlerimi kapatıp, parmağımı şıklatığım da sonuç karşısında gülümsedim. Yeni bir gün, yeni bir rakip demekti.
Bana yaklaşan beden sayesinde gülümsemem daha da genişledi. "Kendini hazır hissediyor musun?" dedi sarı saçları gözlerinin bir kısmını kapatıyordu. Kafamı olumlu anlamda salladım. "Kendine olabildiğince dikkat et." dedi.
"Edeceğim." Christopher yanımdan ayrıldı. Gözlerim kardeşimi aramaya başladı. Minho'yla birliktelerdi. Yanlarına doğru yürüdüm.
"Jisung." sert sesim titredi. Hemen kollarını boynuma sardı. Bende belini sarıldım. "Abi." yaklaşık on-beş dakika kadar öyle kaldık.
Dünki kürsüye bu sefer Hyunjin çıktı. "Şuan tam tamına aranızda otuz-altı kişi var. Dün bahsettiğimiz kurallar olduğu gibi geçerlidir. Başarılar diliyorum."
İçinde olduğumu hissettiğim, hava baloncuğun da arkamdan geldi ve boğazımı sıktı. Nefesim boğazıma dizilirken, karnına güçlü bir dirsek attım. Yere düşmüştü. Gözlerimi kapadım ve baloncuğun içi -benim olduğum yer hariç- suyla doldu. Dalgalarım onu boğmak için uğraşıyordu. Ama avcunun içindeki büyük kıvılcımlar bunu engelliyordu. Su boşalmıştı. En son olarak sarmaşıklar aklıma geldi. Yeşillikler boğazını sıktı ve elimden geldiğince daha da fazla sıkmaya çalıştım. Son darbeyi cebimden çıkardığım hançerle yaptım. Morarmış yüzü, açık gözleri, içimde değişik bir his oluşturdu. Hava baloncuğu ortadan kalkınca kendimi yere attım ve derin nefesler verdim. Vücudumun her yeri karıncalanmıştı. Zihnim gerektiğinden fazla doluydu.
Tiksinti ve acımanın birlikte olduğu bu his kalbime fazlasıyla ağır geldi.
_____________________;)
Kendinize iyi bakın<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two King | BinChan
Fanficİnsanlardan farklıydılar onlar. Dünyada yaşamazlardı, kolay kolay yorulmazlardı, onların güçleri vardı. Özel güçleri... Stray evrenine hoş geldiniz... Tanrı ve Tanrıça herkese güçler verirdi. Bazıları Buz kestirirdi, bazıları yakardı, bazıları ise...