8. Bölüm

110 12 0
                                    

Bir yıl.

Koskaca bir yıl geçmişti, benden ne de şeyi alıp gitmişti.

Chris'i canımdan çok sevdim. Onun için her şeyi göze aldım. En yakın arkadaşımla aramı bozmayı bile.

Ama o her şeyi düzeltecek kadar cesur bir adam değildi. Hiçbir zaman üvey kızını bırakıp, sevdiği çocuğa gelebilecek kadar adam değildi.

Bir kere Melanie'yi karşısına alıp, 'Ben Josh'u seviyorum, onunla daha mutluyum ve bizim ilişkimiz yanlış.' diye bir şey söylemedi.

Melanie benim en yakın arkadaşımdı ve öyle de kalmalıydı. Ölümüne sevdiğim adamı paylaştığım bir kız olmamalıydı.

Chris ise üvey kızı ile böyle bir ilişki içine asla girmemeliydi. Birilerinin psikolojisi onlarla yatarak değil onlara manevi anlamda destekleyerek düzeltilir.

Onları ne kadar eleştirsem de bu aşk üçgeninde onlar kadar benimde suçum var. Chris sadece Melanie'nin babası yaşına bir adam değil aynı şekilde benimde babam yaşında bir adam.

Aramıza 10-15 yaş varken böyle bir ilişkinin olması hiç doğru değildi. Ama aşk ne yaş, ne sınır, ne de başka bir şey tanıyordu.

Aslında şimdi de yaşıtım olan biri ile de birlikte değildim. Jeff'te benden büyüktü, hatta Chris ile aşağı yukarı ayna yaşlarda bir adamdı.

Kısacası babam yaşımda bir adamdı.. ama en azından en yakın arkadaşımın üvey babası değildi!

Ellerimi tutan elleri sıkılaşırken az ilerideki kafeye bakışlar attım. Buraya gelmek, burada oturup bir kahve içmek ne kadar mantıklıydı ki?

Daha sonra bakışlarım Jeff'e dönerken onunda bakışları bana döndü. "Seninle bu kadar yakın bir şekilde bu kafeye girmem sence hoş karşılanır mı?" Dememle birlikte gözlerini ellerimi tutan ellerine döndü.

"Burası küçük ve eski kafalı yaşlı insanların yaşadığı bir banilyö Jeff." Dememle birlikte ellerini yavaşça ellerimden çekti.

"Doğru, eşcinsel olmanı bırak seninle şuan bir şeyler yaşamam bile bir mucize." Derken bakışlarımı kaçırdım.

Jeff'in bakışları önce etrafta gezindi daha sonra uzun boyundan dolayı eğilip, dudaklarıma bir öpücük kondurdu.

Bakışlarım ona dönüp, gözlerim irileşirken dudaklarını ayırdığı anda bakışlarım etrafta gezindi.

Sokakta hiç kimse yoktu.. Bakışlarım tekrar Jeff'e dönerken yüzünde bir gülümseme oluştu ve beni kolunun altına alıp, ilerlemeye başladı.

Evet, bu o kadarda sorun oluşturabilecek bir yakınlık değildi ama en azından beni endişlendirmeye yeterdi.

Bir kaç saniye sonra kafenin kapısını açmamızla birlikte kapının açılma sesi kafede yankılandı.

Herkesin bakışları kısa süreliğine bize dönerken bir kaç saniye sonra tekrar önlerine döndüler.

Burası eski ve genel olarak her zamanki sakinlerini ağırlayan bir kafeydi. Aynı zamanda bu eski kasanadaki sayılı lüks sayılabilecek yerlerdendi.

Hemen ilerleyip, 13 numaralı masaya oturmamızla birlikte yanımıza genç bir kız yaklaştı.

Elindeki menüye adeta sarılırken önce bakışları Jeff'e daha sonra da bana döndü.

Benimde bakışlarım ona dönerken kaşlarım çatıldı ve gördüğüm tanıdık yüzle "Angela (Encıla)?" Dedim.

"Naber Josh!" Demesi ile bakışları kısa süreliğine tekrar Jeff'e kaydı ama sonra tekrar bana döndü.

Banilyö Efsaneleri | GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin