I

23 5 20
                                    

   
    Hazırlıklar tamam! Üstümdekileri çıkardım. Anahtarımı paspasın altına koydum. Yavaşça dışarı çıkıp yürümeye başladım. Etraf kararmaya  başladığından hızlı olmalıyım. Havada feci bir esinti var. Vücudum kaskatı kesildi, donuyorum. Yollarda gittikçe azalan kalabalıkta birini arıyorum.

    İşte orada; aradığım kişi, yeni kurbanım. Kırklı yaşlarında ak saçlı bir adam. Durakta büyük ihtimalle sabahtan beri çalıştığı işinden dönmek için otobüs bekliyor. Otobüs beklerken telefona daldığından sabırsız bir insan olduğu belli. Bir bakalım. Arka ceplerinin ikisi de kabarık. Birinde cüzdanı diğerinde sigarası olsa gerek.

    Sessiz adımlarla yaklaştım. Adamın arkasına geçtim ve cüzdanının hangi cebinde olduğunu anlamak için biraz inceledim. Sağ cebinde olduğunu umduğum için yavaşça elimi attım. Tahminim doğruydu ben de hemen cüzdanı kaptım ve yavaş adımlarla oradan uzaklaştım.

    Üstümde hiçbir şey olmadığı için o kadar üşüyordum ki bedenim sanki kurt görmüş kuzu gibi titriyordu. Hızlıca evin yolunu tuttum. Birkaç dakika sonra paspasın altındaki anahtarımla eve girdim. Sonunda görünmez olmayı bıraktığımda üstüme bir şeyler giyebildim.

    Görünmez olmak ne kadar güzel olsa da sadece kendimi görünmez yapabilmek bir o kadar da kötü. Ne de olsa giysilerimi giyip görünmez olduğumda havada kendiliğinden asılı kıyafetler gören insanlar bunu doğal karşılamazlardı. Bu yüzden soğuk havalarda hırsızlık yapmak epey zor oluyor.

    Şimdi günün kârına bir bakalım. Cüzdanı elime aldım ve içindekilere bir göz gezdirdim. İçinde bana üç-dört gün yetecek para, kimlik, birkaç banka kartı ve adamın ailesi olduğu muhtemel olan bir kadın ve genç bir çocuğun resmi vardı.

    Adam bu saatlerde cüzdanının olmadığını fark etmiş olmalı. Şimdi karısı ona kızıyor ve ondan cüzdanını en son nerede gördüğünü hatırlamasını istiyordur. Ne kadar arasalar da nafile. Adam cüzdanı kaybettiğini düşünecek ve yolluna devam edecek. Her zaman böyle oldu. Kimse görünmez olabilen birinin gelip cüzdanı çaldığını düşünmeyecek.

    Kalkıp dolaptan bira aldım. Hırsızlık yaptıktan sonra oluşan vicdan azabım kendini göstermeye başlamıştı. Bu sefer farklıydı. Adamın ailesinin resmini gördüğümden içimi dolduran pişmanlık duygusu daha da arttı. Günün geri kalan saatlerinde biraz da sarhoşlukla iyice duygularım birbirine karıştı.

    "Neden çalıyorsun?" İçimdeki ses durmadan böyle söylüyordu. Görünmez olabildiğim için çalıyordum. Bu lütuf bana bunun için verilmemiş miydi? "Sadece sana lütfedilen gücü kötülüğe kullanıyorsun." Kötülüğe kullanmaktan başka ne yapabilirdim ki? Görünmez olabildiğimi başkaları öğrenirse peşime düşecekler...

  "Neden çalıyorsun?" Durmadan bu soru vardı kafamda. "Para kazanmak için çalıyorum..." Böyle desem de vicdanım bir türlü rahatlamıyordu. "Kendini kandırıyorsun. Para kazanmanın bin türlü yolu var. Ama sen çalarak insanların hayatını mahvetmeyi seçiyorsun." Hayır... Öyle değil.

    "Neden çalıyorsun?" Tekrardan bu soru belirdi zihnimde. "Çünkü ben... Bunca zamandır hep bunu yapıyordum." O an düşündüm, bunu neden yapıyordum? Bilmiyorum...

Yitip Giden KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin