villain by neoni,
On yedi yaşımdaki cesaretine çok özeniyordum, çünkü şimdi yirmi üç yaşıma basalı henüz çok olmamışken tamamen korkak biri olmuştum.
Hyunjin'e karşı olan tavırlarımı anımsadıkça öyle olmalıymışım gibi geliyordu, ama her şey çok farklıydı. Utangaç, tanımadığın ve benden hoşlandığını düşündüğüm bir çocuğu etkileme özgüveni ve karşımda her şeyi bilen cesur adamı etkileme cedareti bambaşka bir noktadaydı.
O zamanlar silahlardan pek haberim yoktu, varsa bile bana oyun gibi geliyordu. Ölüm neydi ve neredeydi bilmiyordum. Oysa şimdi silahlar kafama dayanıyor, cebime sıkıştırılıyordu. Mafyaların arasına giriyor, gözlerim bağlanıyordu.
Para. Para için yaptığım onca şeyden sonra artık çok anlamsızdı. On yedi yaşındaki Jeongin'e sorsanız para her şeydi, her şeyin önündeydi. Tüm sorunları para çözerdi, öyle de olmuştu. Para bana geçmişimi ve geleceğimi unutturmuştu. Lüks arabalar, seksi adamlar, pahalı kıyafetler hepsine ulaşmıştım.
Tek bildiğim şey paraydı belki de bu hayatta ç şimdi anlıyordum para güzeldi ancak çok para tehlikeliydi.
Hyunjin'e bulaşmamalıydım. Belki de o gün bana o parayı vermemeliydi, almamalıydım. Böylece Seula gidemez, şu an burada bulunamazdım.
Parayı bulamasam ne olacaktı? O mahallede ölüm gidecektim. Her türlü bir kumarın ve çöplüğün ortasındaydım.
"Sen o değilsin." dedim gözlerine bakarken.
Tanıdık gözler, yabancı ruhlar.
Dün gece ay ışığında gördüğüm gözlerin tanıdık olduğunu biliyordum ancak Hyunjin'in bu kadar uzak olduğundan bihaberdim.
Her şeyin bir bedeli vardır.
Sen kalbinle ödersin,
eğer varsa.
"Sen Joseph dalan değilsin, siktir git." arkamı döndüğüm anda yine koluma sarıldı parmakları. Beni bırakması ya da öldürmesi için yeniden dualar ediyordum.
Önüme döndüğümde sinirli ifadesi ile bana bakıyordu. "Hiçbir yere gidemezsin. Ödeyeceğini söyledin." Sinirle çektim kolumu.
"Bedenimle ödemekten bahsetmedim, beni ateşe atamazsın!" Sinirle bana bakıyordu, hiçbir parıltı yoktu. Sanırım kalbim vardı ve o an kırılmıştı.
Haklıydı, dün gece onu hiç tanımadığımı söylerken haklıydı. Aniden gelen fikir ile belindeki silaha uzandım, bir çırpıda kaptığım silah ile gerilmişti.
Ona doğrulttuğum silaha baktı, güldü. "Tanımadığım birini neden ateşe atmayayım?" Silaha uzandı, çektim, kafama değdirdim namluyu. Yutkundu. Elim silahı daha sıkı kavrarlen bana uzandı, geriye bir adım attım.
"Seninle geleceğime ölürüm daha iyi." Üzerime adımladı, daha çok çekildim.
"Sen Hyunjin'i tanımıyorsum, ben seni tanıyorum." kafamı iki yana salladım gülerken. "Tanıyor musun? Siktir ya, sen resmimden başka bir şeyi bilmiyorsun, uzaksın." Korkuyordum, ondan çok korkuyordum.
"Bir şey olmayacak!" diye bağırdı. Az önce beni ateşe atmaktan bahseden adam şimdi bana bir şey olmayacağını söylüyordu. "Sana bir şey olmayacak, şimdi bin şu arabaya planı bozacaksın." kaşlarım havalandı, elim yanıma düştü. Plan, plan neydi?
"Sadece dediklerimi yap." Derin bir nefes aldım. İradeni kaybediyordum, çok sinirliydim. Öfke tüm bedenimi kaplıyordu. Silahı doğrulttum, yanına hedef alırken gözlerini bende tuttu. Patlayan silah ile uçuşan kuşlar eşliğinde dişlerini sıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hayloft II, hyunin
Fanfiction"Eğer bu odadan benim isteğimle, benimle birlikte çıkmazsan; o tatlı sincabının birazdan cesedi çıkacak bu otelden." Profilimdeki "Hayloft, hyunin" Oneshot'ın devam hikayesi, lütfen önce onu okuyun.