nerves by DPR IAN,
Çıplak ve terli bedenini yanıma bırakırken nefesleniyordu, gözlerimi açarak ona döndüm. Nefeslerin hâlâ düzelmemişti. Deliğim sızlarken gözlerimi tekrar yumdum.
Dediğim gibi, bana dokunmadan bir gün geçirenemişti. Geçiremiyordu da. Günlerdir beni haklı çıkarmaya uğraşıu gibiydi.
Elimi göğsüne getirirken omzuna yaslanarak soluklarımı düzenlemiştim. Gözlerimi açarak ona baktım, terli vücudu, nefeslerinin düzensizliği, inip kalkan göğsü ile uyum içindeydi. Parmaklarım dövmelerin üzerinde dolaşırken kolu yeniden belime sarılmıştı.
Kafamı kaldırarak yüzüne baktım, saçları ilk günkü gibi terleri yüzünden alnına yapışmıştı. Onları ittim. Güzel görünüyordu. Şişmiş dolgun dudaklarından soluklanırken gözlerini açtı. Gülümsedim, tekrar eğildim dudaklarına. Ufak bir öpücükle çekildim, doğruldum.
"Çok çabuk yoruluyorsun." dediğimde gülmüştü. Yatakta kayarken, eli belimden düşmüş yatakta öylece kalmıştı. Saten şortu bacaklarımdan geçirerek ayaklandım. Yerdeki Gömleğe benzeyen pijamanın üstünü de giyerek yürümüştüm odanın içinde.
"Öğretmen öğrenci ilişkini sevdim." Dediğimde dirseklerini yatağa yaslayarak doğrulmuştu. "Bir dahakine iç çamaşırı giy." güldüm.
Tezgaha yürüyerek ikinci bardağı almış ve buzluğa uzanmıştım. Büyük kare buzları geniş bardaklara koyarken ayaklanarak fransız balkonun önündeki berjere oturmuştu. Sevdiği viskiyi bardaklara dökerek ona yürüdüm, elimdeki bardağı alarak içine baktı. "Yine ilaç koydun mu?" dediğinde gülümsedim ve kafamı salladım. Yürürken her ne kadar yorgun bedenim canımı yaksada başında dikilmeyi bardaktan bir yudım alıp sehpaya koyması ile kucağına oturmuştum.
Yan bir şekilde otururken bacaklarımı kendime çektim ve omzuna yasladım kafamı. Viskiden bir yudum aldım, viski sevmiyordum. "Değişiksin." dediğinde kıkırdadım. öyleydim. Birkaç gün önce onu öldürmek istiyor, ondan önce ölesiye korkuyor ve ağlıyordum. Sonrasında ise arsızca onunla sevişmiş şimdi kirli bir şekilde kucağındaydım.
Altına sadece boxerini giymişti benim aksime.
Aklıma gelen şey ile bardağı onun gibi sehpaya bıraktım. O yeni eline aldığı viskisini yudumlarken ellerimi boynuna sarmıştım. Saçlarına getirdim parmaklarımı kısa süreliğine duraksadı. Saçlarıyla ufak ufak parmaklarımı gezdirirken iç çekmişti, durdum ellerimi yeniden boynuna getirdim. Eskiyi anımsadığını anlayabiliyordum, kasılmıştı. Yakından duyduğum kalbinin atışlarını hissedebiliyordum.
Dudaklarımı boynuna getirdim, bekledim, ıslak bir öpücükle geri çekildiğimde gözlerini kapatmıştı. Joseph'in hâlâ bana ait olduğunu biliyordum sadece Hyunjin'i de almam gerekiyordu.
İç çekti, kafamı çekerek yüzüne baktım, gülümsedi. Gözlerini açtı, elini yüzüme getirdi, gözlerimin içine baktı. "Gözlerimin içine bak," dedi. Derin bir nefes aldım, çok zordu. "Yüzümü tanımazsın." Güldüm. Gözlerini tanıyordum, ama o ne gözlerimi ne de yüzümü tanımıyordu.
Belki de sadece kaçıp gitmeli ve ardımda bakmalıydım, gözlerimi ondan kaçırmış dalmışken parmakları hareket etti. "Gidemezsin." dedi sadece, tekrar çıkardım gözlerimi ona. "Artık benim dünyamdasın," Dudaklarımı dişledim. Onun dünyasından çıkış yoktu. "Kalacaksın." yutkundum. Her şey fazlaydı.
Garip geliyordu. En garip olanı, eski küçük çocuklar olmayışımızdı. Eğlenen, hiçbir şeyden haberi olmayan, tek odağı pembe saçları olan bir çocuk değildim. Korkan, her şeyin farkında olan, utangaç bir çocuk değildi o da. Hayatlarımız birer kabustan ibaretti. Ne kadar büyüdüğümüzü düşünsekte, kabustan uyanamıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hayloft II, hyunin
Fanfic"Eğer bu odadan benim isteğimle, benimle birlikte çıkmazsan; o tatlı sincabının birazdan cesedi çıkacak bu otelden." Profilimdeki "Hayloft, hyunin" Oneshot'ın devam hikayesi, lütfen önce onu okuyun.