DÖNENCE

7 1 0
                                    

Selamlaaar.

Nasılsınız? Umarım harikasınızdır.

Sizi girişte bekletmeden içeriye alayım. 

Şuraya başlama tarihleriniz bırakıp girerseniz çok mutlu olurum. 

Düşüncelerinizi satır aralarına bırakmayı ve oylarınızı vermeyi unutmayın.

Keyifle okuyun. 

01.03.24

Nefes almak sadece oksijenin varlığıyla mümkün olmuyordu. Bazen bir çift göze bakabilmek ciğerlerinizin bayram etmesini sağlayabiliyordu. 

Onun gözlerine bakarak nefes almak kalbimin dünyasını Rio Karnavalı gibi rengarenk bir yere çeviriyordu. 

Fakat bazen aynı gözlere bakmak nefes almanızdaki en büyük engellerden birisi olabilirdi. 

Yıllardır aynı gözlere bakarak almaya çalıştığım her nefes, bugün ciğerlerimi yakıyordu. 

Şu an kalbimde hissettiğim tüm acı ciğerimdeki ateşi daha da harlıyor, nefes almamı zorlaştırıyordu. Adının anlamından dolayı mıydı bunca yakması? Ağlamamak için verdiğim tüm çaba boşa çıktı. Önce sol gözümden sonrası da takip edemeyeceğim kadar hızla akmaya başladılar. Ellerim onlara yetişme telaşıyla hızlı hızlı yanaklarımı kurulamaya çalışıyordu. 

"Aden ne oldu, artık anlat Allah aşkına?" Karşımda gördüğüm, içinde kahverengi benekleri olan yeşil gözler daha çok ağlamama neden oldu. Sevdiği adamın kardeşiyle yakın olmak da yük olurmuş insana. Bunu bugün bir kez daha anlamıştım. "Abim mi bir şey dedi yine?" 

Yine. 

Canımı ne kadar acıtabilirse o kadar acıtmıştı bu tek kelime. "Bu sefer her şey gerçekten bitti Alin. Bir kez bile başlayamadan bitti hem de." 

"N'oldu birdenbire?"

Kalbim göğsümü o kadar çok sıkıştırıyordu ki nefes almakta zorluk çekiyordum. Eğer ağlamamı azaltamazsam panik atağım başlayacaktı. Aklımda güzel anılarımı canlandırmaya çalışırken bile gözlerimin merceğine düşen tek resim yine o oluyordu. Hayatım o kadar çok onunla doluydu ki onsuz tek bir mutlu anımın olmaması, en büyük hatalarımdan biriydi. Onu bu kadar merkeze koymamalıydım. 

Alaz hayatımın o kadar çok merkezindeydi ki ben kendi hayatımda onun yalnızca yörüngesi olabiliyordum.

"Gidiyormuş?" 

Alin'in gözleri şaşkınlıkla perdelendi. "Nereye?" 

Boğazımdaki yumruyu ufak bir öksürükle gidermeye çalışıp konuştum. "Kanada'ya. Antrenörü oradan bir kulüple anlaşmış, Alaz'a da teklif etmişler o da kabul etmiş."

Alin eliyle sarı saçlarını geriye itip onaylamazca başını iki yana salladı. "Yalan söylemiştir. Babama, bana haber vermeden nereye gidecek?"

Ben de az önce kendimi aynen böyle kandırmaya çalışmıştım. Söylediklerinin yalan olması, beni kendinden uzaklaştırmak için söylemiş olması için her şeyi ortaya saçmıştım. Ta ki o her söylediğim cümleyi insafsızca çürütene kadar. "Kesinleşmeden söylemek istememiş. İki gün sonra gece gidecekmiş. Şimdi babanla konuşuyordur birazdan seni de arar." 

Artık yavaşlayan yaşlarımı bir kez daha sildim. İçim öyle çok ağlama isteğiyle doluydu ki kendimi nasıl sakinleştireceğimi şaşırıyordum. Alin konuşamadan telefonu çaldı. Masada duran telefona göz ucuyla bakıp tekrarlayan yaşlarımı sildim. 

Telefonu alıp salondan çıktığında başımı koluma yaslayıp televizyon ünitesinin yanında duran fotoğraf çerçevesine baktım. Alaz'la ikimizin onun 8. yaş gününden hatıra kalan fotoğrafıydı. Küçük başım onun omzuna yaslanmış Alaz da sağ eliyle sağ omzumu fotoğraftan bile belli olacak kadar sıkıca sarmıştı. Dünyanın en mutlu insanı gibi gülümsüyordum. O gün beni öyle gülümseten çocuk bugün gözlerimden yaşlar akmasına sebep olan adamdı.

Yaşlar anılarımın karmaşıklığıyla hızlı değil de artık ağır ağır akıyordu. Alin içeri girdiğinde yanıma oturup saçımı okşadı. Konuşmadık. Sözün bu sefer bittiği değil tükendiği yerdeydik. 

O masanın üstünde saat gece yarısına gelene kadar ağladım, o fotoğrafı izleyip o anları zihnimde tekrar tekrar oynatarak. Alin beni zorlukla o sandalyeden kaldırıp odama götürüp bir bebekle ilgilenir gibi üzerimi değiştirip yatırdığında daha çok ağlamak istemiştim. 

Yüzümü yastığıma gömüp bu gecenin son yaşını da yastığıma döktüm. Onu asla unutamazdım ama yokluğuna alışabilirdim. Alışmak için de Pasifik Okyanusunun suyu kadar ağlamam gerekse de ağlayacaktım. 

Sonuçta öldürmeyen acı güçlendirirdi. Ağlayacaktım ama günün sonunda en güçlü hâlimle uyanacaktım. 

***

Bakalım Aden güçlenene kadar daha ne kadar ağlayıp acı çekeceğiz.

Buraya yeni gelmedik geri geldik diyerek girişimizi başlatıyorum. Önceki kitaplarımı özel hayatımın yoğunluğundan dolayı sürdürememiş ve kaldırmıştım. Hepsini zamanı geldiğinde tekrar yayınlayacağım ancak bize öncelikle yeni bir kan gerekiyordu. Aslında bu kitabın yeri daha ileriydi ondan önce yazmam gereken (Aden'in annesiyle babasının) kitap vardı ama onu yazmak için şu anki bilgilerimden daha çok bilgiye ve eğitime ihtiyacım olduğu için sonraya bıraktım. 

Burada biraz gülüp çokça ağlayacak gibiyiz, zaman gösterecek. Ama böyle tatliş, kafa dağıtmak için geldiyseniz maalesef o kitap bu kitap değil. 

Kitabımız çok bölümlü olmayacak. Tam sayı veremiyorum ama en en en fazla 30 olur diye düşünüyorum ki o bile fazladır eminim. Neyse, bunlar yolda ilerledikçe belli olacak şeyler. 

1. bölümümüz 11 Mart 20.00'de gelecek 2. de eğer yetiştirebilirsem cumartesi günü gelecek. yetişmezse de pazartesi günleri okuruz ondan sonra da iki hafta da bir cuma 20.00 olacak şekilde devam ederiz. Her hafta bölüm sadece ramazana özel olacak. Ciddi bir durum olmadığı sürece aksamaz inşallah. Erken geleceği, gelmeyeceği, alıntıları, duyuruları vs. her şeyi buradan ve Instagram hesabım üzerinden duyurum, oraları takip ederek haberdar olabilirsiniz.

Sizleri seviyorum.

Beyza. 

Instagram: iambeysaa

Wattpad: withbeyza

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 10 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DÖNENCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin