İMKANSIZIN ÖTESİ

11 2 0
                                    

Şuan önümde duran şey her neyse gerçek mi yoksa delirdim mi diye gözlerimi sımsıkı kapatıp tekrar açıyordum. Gerçi karşımdaki manzara gerçek olmasa bile her adım attığımda kalbimin atış hızının da bir o kadar artması oldukça gerçekti. Ama neden bu kadar heyecanlandığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Az önce bakıştığımız çocuklarla aynı uçakta olacaktık.
Düşündükçe imkansız ötesi gibi geliyordu.

Kendime gelmem pek uzun sürmedi ilk anneme daha sonra Eda'ya baktım.
İkisi daha geçenlerde annemin gittiği altın günündeki Nezaket Hanım'ın poğaçası hakkında konuşuyorlardı.

 
Annem her sinirlendiğinde Eda gülüyordu bu yüzden annemde daha çok hırslı konuşuyordu.
Ayrıca sadece bizimkiler değil önümüzdeki iki çocukta konuşuyordu. Aramızda tam olarak 5 metre kadar olduğundan konuştuklarını net anlamıyordum. Ama birisinin haftaya maçı olduğunu ve annesi için ertelediğini söylediğini duymuştum.

Uçağa giriş yaptığımızda olacaklardan habersiz koltuk numaramızı arıyorduk. Oturduğumuzda göz ucuyla az önceki çocukların önümüzde bir yere doğru yöneldiğini gördüm. Eda'ya bahsetmek için hafif elimi kaldırmıştım.

Eda meraklı bir yüz ifadesiyle bana baktığı sırada elimi kaldırıp çocukları gösterdim. Eda kıpraştığı sırada bende yüzümü çocuklara döndüm.

Anın afallamasıyla ağzım aralandı saniyeler önce burada olan çocuklar birden kaybolmuşlardı. Eda hiç bir şey göremediğini ima eden bakışlar attığında aynı bakışları bende atmıştım.

- N' oldu lan?

+ Eda yaklaş bir şey  söyleyeceğim.

Eda önce karamsar bir şekilde yüz hatlarımı inceledi daha sonra hafif omzuma doğru yaslandı.

+Havalimanındaki çocukları hatırlıyor musun ?

Eda ağzından onaylar tarzı bir ses çıkardıktan sonra devam ettim.

+ İşte o çocuklar burada. Hatta az önce önümüzdeki koltuklardan birine yaklaşıyorlardı sana gösterecektim de kaybolmuşlar işte.

Cümlemi bitirdikten sonra Eda'nın yüz ifadesini incelemek için geri çekildim. Eda ağzını kocaman açmış resmen çığlık atmamak için zor duruyordu.

Yüzüme ufak bir tebessüm yayıldı. Dudaklarımı büzüp işaret parmağımı dudaklarıma götürdüm ve 'şşh' tarzı bir ses çıkardım. Yanımda annem vardı elimle onu işaret edip kıkırdayarak ona döndüm.

Annem bunun fark ettiğinde bize dönüp,

- Ne kıkırdayıp duruyorsunuz bakayım ? dediğinde yüzündeki o samimi ifadeye dayanamayıp bir kahkaha attım.

Eda'da benim gülüşümden olacak ki sarsılmaya başladı.

Neden diye soracak olursanız diye diyorum, gülerken yanımdaki insanlara sürekli vururum ya da sarsarım ondan mütevellit sanırım.

Klasik anonslar yapıldıktan sonra kemerimi takıp yerime iyice yerleştim. Sonra Eda'ya döndüm. Bu sırada Eda kulaklığını takmakla meşguldü. Ben ise gözlerimi Eda'dan çekip camın olduğu tarafa doğru çevirdim. Uçak kalkmak üzereydi. Hafif bir kaç sarsılmadan sonra uçak sonunda düzgün bir şekide havada süzülmeye başladı. Annem daha şimdiden yanında oturan kadınla sohbet etmeye başlamıştı. 

Eda ise kafasını cama yaslamıştı. Kafamı hafif öne eğip Eda'nın surat ifadesini inceledim. Kafası karışmış bir sincabı anımsatıyordu ilk bakışta. Bu gülümsememe sebep olmuştu ama sorun şu ki biraz daha yakınlaştığımda fark ettiğim önemli bir detay vardı. Aslında Eda'nın gözleri doluydu hatta yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Kaşlarımı çattım. Hiç bir şey demeden kulağındaki kulaklıklardan birisini taktım. Takmamla yüzümün asması bir oldu diyebilirim.

 Eda bana dönmeden önce gözündeki yaşları sildi. Bana döndüğünde ise bana bakmamaya özen gösteriyordu. Sadece sarıldım. Meraklı gözlerle bana bakıyordu. Bu kız karşımdayken gülmemek imkansızdı. Sanırım ona neden ağladığını sormamı bekliyordu ama bir yandanda sormamam için yalvarıyor gibi bakıyordu. Sormadım. Yaşadığı şeyler elbette kolay değildi. Hatta bence iyi bile dayanıyordu. Benim ise sormama nedenim zaten o şarkıyı neden dinlediğini bilmemden geçiyordu.

Çok değil. Sanırım bir hafta öncesi kadardı. Annemlerin bahçesindeydik. Yine çay içerek gülüştüğümüz, hatta bu zamana kadar çok derdimizin olduğunu sandığımız günlerden biriydi. İşte o gün Eda ve annesi bu şarkıyı söyleyerek dans etmişlerdi o gün bile unutulamayacak kadar güzel gelmişti. 

Belki şu an daha çok farkına varıyorum ama o gün Eda dans ederken bağırarak şarkıya eşlik ettiği kısımlar bile sanki annesinin gideceğini biliyormuş gibi hissettirmeye başlamıştı.

Öpsem bebek gözlerinden çok ağlatırlar

Sarsam seni kollarımdan bir gün alırlar

Sevsem seni doyasıya yıpratırlar

Bir sürü kuru gürültü parçalar sevgimizi ey kader...

(Demet Sağıroğlu- Arnavut Kaldırımı)


İzmir'e gelene kadar biraz uyurum diye planlamıştım ama hiç düşündüğüm gibi olmamıştı. Çünkü o çocuk sürekli yanımızdan geçiyordu. Her seferinde bana bakıyordu. Uçakta servis yapılmaya başladığı sefer kahve almıştım. O sırada çocuk yanımdan geçerek tuvalete gitti. Elimdeki kahveden bir yudum aldım. Sakarlıklarım hep böyle günleri bulurdu gerçekten. Yudum almamla kahvenin tamamı üzerime döküldü. Bir hışımla kalkıp tuvalete doğru koştum. Aklımdaki tek şey üzerimi değiştirmek ve dökülen kahveyi vücudumdan temizlemekti. Ama şuan karşımda duran çocuk bunu oldukça zor kılıyordu.

- Çıkacak mısın ?

Cevap yok. Sadece boş bir bakış. Boş ama uykuluydu. Hatta daha çok yorgundu.

- Sağır mısın nesin yahu ?

- Benimle düzgün konuşsan iyi edersin cüce.

CÜCE Mİ? Tamam karşımdaki çocuk uzun olabilirdi ama bende cüce sayılmazdım. 1.70 civarı bir boya sahiptim sonuçta.

Gözlerimi sıkı sıkı kapadım. Tam duruşumu düzeltip ona haddini bildirecekken bir anda gözlerini devirip omuz atarak hızlıca yanımdan geçti. Neye uğradığımı şaşırarak sendeledim. Ve derin bir nefes alıp tuvalete girdim ama hala söylenmeye devam ediyordum.

- Ne cins insanlar var ya. İnanamıyorum yemin ederim. Öküz cidden. Hayır sanki kendisi İngiltere prensi. Bonomlo dozgon konoşson oyo odorson. Etmiyorum var mı diyeceğin paşam. Ay bir de cüce dedi ben sana deve diyor muyum? Salak herif.

T-shirtü temizleme işi bitince. Lavabodan çıktım biraz fazla kaldım olacakki önümde oldukça uzun bir sıra vardı. Herkes bana sinirle bakmaya devam ediyordu. Aralarından geçip tam koltuğuma oturacaktım ki ağzımın açık kalacağı bir manzarayla karşılaştım.

Hızla Eda yanıma geldi. Ve kolumu çekiştirmeye başladı. 

Uçağa binene kadar bakıştığımız çocuklar az önce tuvalet kapısının önündeki çocukla şakalaşıyordu.

Yavaşça açık olduğunu bile fark etmediğim ağzımı kapayarak Eda'ya döndüm. Ve onunla birlikte kendimide oturtarak annemin duymayacağı bir ses tonuyla konuşmaya başladım.

Eda ise şu an sadece bana bakmakla yetiniyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 11 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KUSURSUZ YAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin