"Herkes bir gün ait olduğu yere döner.
Kimse gerçek yerde değil."
"Neden bana yardım edesin ki?"Yüzünde hep gördüğüm korkunç gülüş peydahlandı.
"Sana yardım etmiyorum, ait olduğun yere dönmeni öneriyorum."
Kaşlarımı çattım, neden bahsediyordu? Bir denge koruyucusu asla iblislerin tarafında olamazdı.
"Saçmalamaya başladın yine... Artık gitmeliyim, beni beklerler."
Alay dolu bir kahkaha attı. Komik bir şey söylediğimden şüphe ettim.
"Umurlarında bile değilsin, ve sen de bunu çok iyi biliyorsun küçük kız..."
Yüzümde acı bir tebessüm belirdi, bunun farkında olmamak için aptal olmak gerekirdi. Denge Koruyucu'ları kimsenin umrunda değildi zaten. Bunu bilmeyen mi vardı?
"Bu bir şeyi değiştirmez," dedim sert çıkan ses tonumla, "Ben sizden biri değilim!"
Adımları gittikçe yaklaştı ve tam karşımda durdu. Boyu benden hayli uzundu, yüzünü görmek için başımı geriye çektim. Bunu anlamış gibi sırıtarak bana doğru eğildi. Onunla konuşmam bile bir yasak ihlali sayılırdı, koruyucular dışında kimseyle gerekmedikçe iletişim kuramazdık.
"İçindeki nefreti hissediyorum, ne kadar inkâr etsen de içinde bizim kanımız var."
Yutkunarak bir adım geri gittim.
"Sen kafayı yemişsin, asla onlara ihanet etmem!"
Düşünüyormuş gibi gözlerini kısarak çenesini kaşıdı. "Sence onlar da böyle düşünüyor mu? Bunu öğrenmek istemez misin?"
Başımı iki yana salladım, iblislere asla güven olmazdı.
"Bana güveniyorlar."
Kurduğum cümle ona da anlamsız gelmiş olacak ki gözlerini devirdi. Dediğime benim bile inanmadığımı anlamış mıydı yani? O Cehennem Lordu'ydu. Ben anlatmadan ne hissettiğimi anlardı.
Kartlar yeniden dağıtılacaktı, o zaman hâlâ olduğum yerde mi kalacaktım? Şeytan zihnime sızmayı başarmıştı, buna engel olmak ya da pes etmek benim elimdeydi.
Ve ben ilk defa kalbimin sesini dinlemek istemiştim.
🌑
Soğuk bir kış gecesi Göklerin en tehlikeli lordu sıradan bir koruyucunun aklını işgal etmişti. Yıllardır süren düzen devam ediyordu, Melekler dünyaya iyilik yayarken iblisler savaş çıkarıyordu.
Denge Koruyucu'ları iki ırk arasında kalan grilerdi. Ne meleklerin, ne de iblislerin yanında olurlardı. Bir taraf seçtikleri takdirde Dünya'ya sürgün edilirlerdi. İnsan olarak ölümlü bir hayat yaşamak onların en büyük cezasıydı. Zaman akmaya devam ederken kader kendi ağını çizmeye başlamıştı...
"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" diye fısıldadı genç kadın. Aslında cevabı kendisi de biliyordu.
"O gün geldiğinde... Kapım sana açık olacak."
"Karşılıksız hiçbir şey yapmazsın, söylesene benden ne istiyorsun? Neden bana iyilik yapmaya çalışıyorsun?"
Öyle bir gülümsedi ki bunu sorduğuna pişman oldu. Gülüşü kışkırtıcı ve tehlike doluydu. Hem baştan çıkarıyor hem de ölesiye korkutuyordu. Ölümün ve yaşamın birleşimiydi sanki.
"Hem doğru hem yanlış... Karşılıksız hiçbir şey yapmam, bu doğru. Fakat bilmediğin ufacık bir şey var; ben asla iyilik yapmam."
Her sözü bir kuraldı. Her dokunuşu bir yıkım, her adımı depremdi.
O, Düzen'in ta kendisiydi.
•
İyi akşamlar baylar ve bayanlar, yepyeni bir kurguma hoş geldiniz.
Yine bir gece ve yine yeni bir yolculuk. Benim her kurguyu gece atmam şaka mı peki çwödrjndpgndueh
Umarım beğenirsiniz, fikirleriniz benim için çok çok önemli... Hayaletin Fısıltıları'nda yavaştan finale doğru gidiyoruz. Buraya ne zaman bölüm atarım bilmiyorum, şimdilik tanıtımı taslakta tutmak istemedim. Zihnimi işgal etmiş durumdalar...
Sizleri seviyorum, hepinizi kocaman öpüyorum. Görüşmek üzere<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kabuslar Şehri
Fantasy"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" diye fısıldadı genç kadın. Aslında cevabı kendisi de biliyordu. "O gün geldiğinde... Kapım sana açık olacak." "Karşılıksız hiçbir şey yapmazsın, söylesene benden ne istiyorsun? Neden bana iyilik yapmaya çalışıyo...