1. Bölüm : Kırık Aynalar.

74 35 283
                                    

"Bir rivayete göre melekler bir zamanlar insanlar arasında yaşardı.

İnsanlar arasında barış ve sevgi temelleri yeşertmişlerdi.

Ta ki onlara gelene kadar.
İblisler. Cehennem elçileri..."

⚖️

"Eva? Nerdesin sen!"

Adımı duymamla birlikte okuduğum kitabı artık gizli yerim hâline gelen ağacın altındaki boşluğa sakladım. Antrenman yapmam gerekiyordu fakat ben kitap okuma kararı almıştım. Dünyalıların böyle ilginç hayal dünyaları olması kesinlikle benim suçum değildi.

"Geliyorum!"

Bağırarak ayağa kalktığımda üzerimdeki kumu silkeledim. Ağaçların sık olduğu yerden ayrılarak bizim için yapılan kısma geldim. Etraf yeşillikti, burada tek sevdiğim şey doğayla iç içe olmamızdı. Alana geldiğim an üzerimde birkaç bakış yakalasam da fazla üzerimde durmadılar. Herkes tekrar işine devam ettiğinde derin bir nefes aldım. Ne yazık ki doğanın da tadını çıkaramıyorduk. Hislerim oldukça kuvvetliydi, üzerime doğru gelen enerji akınını hissettiğimde kendime kalkan yaptım. Görünmez güç kalkanıma çarptığı an hafifçe sendeledim, ucuz yırtmıştım.

"Reflekslerin kötü değil. Antrenmanlarını aksatırsan daha iyi olmayacak, biliyorsun." Luther'in ikazıyla birlikte mahçup bir şekilde gülümsedim.

"Üzgünüm," dedim samimi bir ses tonuyla. İç çekerek başını onaylamaz gibi iki yana salladı.

"Fazla dikkatsiz davranıyorsun, böyle devam edersen Seth'in gözüne batarsın."

Seth bizim kurucumuzdu. Denge Koruyucu'larını o seçer ve eğitirdi. Koruyucuların hepsi melezdi, şayet bende onlardan biriydim. Söylenenlere göre oldukça katı bir adamdı, çok sık görmezdim onu ama buna ihtiyacım olmadığı için de şanslıydım açıkçası. İblislerin ve Meleklerin birlikte olması yasaktı. Lakin koruyuculara da ihtiyaç duyulduğu için seçilen iki kişi birlikte olur ve bir melez doğardı. Ailemizin kim olduğunu öğrenmemiz de yasaktı, zaten öğrenebilmemiz de ne yazık ki mümkün değildi.

Hayattaki tek amacımız dünyaya gelmek ve birer koruyucu olmaktı. Bir hayatımız yoktu, olmamalıydı. Kulağa oldukça berbat geliyordu değil mi?

Luther'in bembeyaz olan saçlarına baktım. Saçları uzamıştı ve kesmeyi düşünmüyordu sanırım. Baş meleğin oğluydu, buna rağmen onda kibirin emaresi bile yoktu. Melekler arasında hükümdardan ve Zirve üyesinden sonra en yetkili kişinin oğluydu. Beyaz bir teni vardı, ela gözleri de bununla uyumluydu. Boyum kısa değildi fakat onun karşısında oldukça küçük duruyordum. Benden fazla antrenman yaptığı için vücudu oldukça gelişmişti.

"Daha dikkatli olacağım Luther."

Buna inanmadığını bakışlarından dâhi anlayabiliyordum. Gözlerini kısarak bana kınayan bakışlar attı, sen iflah olmazsın dercesine. Haklıydı, olmazdım.

Bir buçuk saat süren antrenmanın ardından bedenim hafiften yorulmaya başlamıştı. Genelde çok sık yorulmazdım ama sanırım eskisi kadar aktif değildim. Luther sanki bunu fark etmiş gibi omuzlarını düşürdü.

Kabuslar ŞehriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin