EPISODE 2

48 2 0
                                    

Daha birkaç adım atmışken biri omzuma dokundu.

"Hey! Bir şeyi unutmadınız mı küçük hanım?"

Bu Strange'den başkası değildi.

"Ah Bay Strange, tamamen aklımdan çıkmış! Tek derdim malum, geç kalmamak olunca-"

"Ya da Fury'e yakalanmamak olunca."

Bunun üzerine sadece kırkırdadım. Akademi buraya gerçekten çok uzaktı. İkisi... Başka ülkelerdeydi. Şimdi diyebilirsiniz 'e sen nasıl gidip geliyorsun?' işte o zaman yardımıma Bay Strange yetişiyor! Akademiye gideceğim zaman Bay Strange elleri ile o garip hareketleri yapıyor ve beni Akademi'nin sadece birkaç cadde ötesine bırakıyor. Bunun nedeni üvey kardeşlerimin daha bu durumdan haberdar olmaması. Ne zaman Üs'se gelmek istesem abimi arıyorum ve Bay Strange beni o boğucu yerden alıyor. O zaman kendimi kırlara çıkmış gibi huzurlu hissediyorum.

"Hadi gel." dedi Bay Strange. "Hazır mısın?"

"Evet!"

Bay Strange elleri ile o garip hareketlerden yaparak portalı açtı ve içeri geçmem için eli ile işaret verdi.

"Teşekkür ederim Bay Strange." dedim ufak bir tebessümle.

"Her zaman. Dikkatli ol Alyassa."

Ona bakarak işaret ve orta parmağımı birleştirip alnıma götürdüm ve selam verdim. Portal kapanmıştı. Kulaklığımı takıp 'Manic Man' şarkısını açtım. Yavaş yavaş yürüyerek yolu uzatmak istemiştim lâkin şarkının bitiminde Akademi'ye geldiğimi görünce bunu başaramadığımı anladım.

Demir kapıyı çıkan gıcırtı sesi ile birlikte açtım. Kapının yağlanması gerekiyordu. Bu sesten pek haz etmiyordum. Bunu Pogo'ya söylemeliydim.

Merdivenleri çıkarken kapı açıldı. Bu annemdi. Muhtemelen kapı sesini duymuştu. Annem bir robottu ama hiç o hissiyatı vermiyordu. Bizi bağrına basıyordu, babamın aksine. Annemi çok seviyordum. Küçüklüğümden beri görmediğim, ona ne olduğunu bilmiyorum, gerçek annemin yokluğunu hiç aratmıyordu. Tabii bazen bir özlem vuruyordu ama bu da Grace ile ilgili değildi.

Üvey babam olan Reginald Hargreeves asla o baba eksikliğini kapatmak için uğraşmamıştı. Biz onun denekleri, biz onun köleleriydik. Baba sevgisini hayatım boyunca tadamadım. Tattıysam da hatırlamıyorum zaten. Abim bir şekilde o eksikliği dolduruyordu. Ya May Hala'yla ya da Bay Stark ile... Evet, abim Bay Stark'ı bir baba, bir önder, bir abi olarak görüyordu. Bay Stark onun için mükemmel bir adamdı. Ben de zaten bunun aksini iddia etmiyorum. Fakat ben Bay Stark'a bir baba gözüyle bakamıyorum, hissedemiyorum. O benim için sadece bir abi. Bizim yanımızda duran ve koruyan bir abi. Başka bir şey değil benim için. May Hala'ya gelince de o kadar güçlü bağlarımız yok aramızda. O on iki yıllık eksiği dört yılda kapatamamıştık fakat kapatmaya uğraşıyoruz. Yine de ne kadar etkili bilinmez. Demem o ki bazen o baba eksikliği beni vuruyor ve ruhumu içine çekip kalbimi acımasız bir şekilde tırnaklarını batırarak sıkıyor. O zamanlar genellikle odama çekiliyorum. Yazıyorum, okuyorum ve dinliyorum. Ara sıra da çalıyorum. Böylelikle kendimi terapi ediyorum.

"Tatlım, hoşgeldin. Senin sevdiğin çikolatalı kurabiyelerden yaptım, ister misin?" dedi annem. İçeriye geçtim ve ona sarıldım.

"Teşekkürler anne. Üstümü değiştirip ellerimi yıkadıktan sonra kendim alırım." dedim. Yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.

"Peki tatlım, sen nasıl istersen." dedi annem. Bunu dedikten sonra yanımdan uzaklaştı. Merdivenlere yöneldim. Tam çıkmaya başlayacakken salondan çıkan Klaus ile göz göze geldim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝓐𝓵𝔂𝓪𝓼𝓼𝓪 𝓟𝓪𝓻𝓴𝓮𝓻 -𝓗𝓪𝓻𝓰𝓻𝓮𝓮𝓿𝓮𝓼 ( 𝐹𝑖𝑣𝑒 𝐻.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin