Ziyaret

24 3 1
                                    

Çorak bir yol...
Nefes almasını kısıtlayan kıravatı, gözlerini ayırmadığı kesik şeritler...
Ve kulağında çınlanan Cahit Sıtkı Tarancı'nın dörtlüğü;
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Pamir Kalender...

Devirdiği 34 yılın kaygısını hep bu dörtlükle hatırlar. Fakat bu sefer hatırlamasına sebep olan, çocukluk arkadaşı Kemal'i trafik kazasında kaybetmek olur. Cenazesine yetişmek için Ohio'ya doğru yola koyulur. Öyle apar topar, hazırlıksız...
Dostlukların bâki olduğunu düşündüğümüz bu coğrafyada paranın ikiye bölmediği hiç bir şey yok sanırım. Pamir'in kaderi de buydu. Daha çok para kazanmak için dostundan uzaklaşıp 12 yıl yaşadığı San Fransisco'dan ayrılmak...
Farkında olduğu mu? denir , yoksa yüzleştiği mi ? Bilmem ama tam 12 yıl evvelinde, Ohio'da mütevazi bir barda iki arkadaş birbirilerinin gelecek kaygısı üzerine epeyce tartışmıştır. Pamir'in kulağında çınlanan arkadaşının haykırışları o kadar haklı olduğunu gösterir ki...
"Geleceksin dostum!... Elbet bir gün. Bu ait olmadığın şehir de, para karşılığında sattığın düşüncelerinin, fikirlerinin bir önemi olmadığını anladığında geleceksin!...."
Kemal, bu kelimeleri öfkeyle söylediğinde
bir şeyler hissediyor gibiydi. Sanırım Pamir'in yüzleşeceği gerçeklerde bu ziyarette saklı.
Elveda San Fransisco!...

...
Gece vakti Tesla'nın farları,  Ohio tabelasını aydınlatırken Pamir'in yüzünde bir tedirginlik sezildi. Aklına kazılan eski tozlu kitapları raftan çıkarmamak için ne kadar da kendini zorlasa da Ohio, kendisinin ve dostu Kemal için bir maziydi...
Kemal'in hayalini kurduğu ve mütevazi bir sanayiyle başladığı işi, Ohio'nun prestijli araç galerisine dönüştüğü bürosunun sokaklarında hatırlamak için gezinir. Dile kolay, tam 12 yıl... 
Bedelini ödeyeceği şeyin farkında bile değildir belki de. İnadı, kaprisi ve öfkesi...
Sanırım buldu büroyu. Yavaşça yanaştı, arabadan inerek ceketini giydi. Gözlerini yaşartan müstakil villanın kapısında asılı olan 'Kemal Arifoğlu'  tabelasıydı. Pamir'in akıttığı göz yaşlarının sebebi geçmişte yaşananların yanı sıra, tek dostu Kemal'in evini hatırlamıyor olmasıdır. Aklında kalan sokak rakamları bürosuna getirince yüzünde oluşan aciz hissiyat gün doğumuna kadar arabasında oturup beklemesine sebep olur.
Bir umut...
Ailesinden birinin geleceğine inanıyordu.
Sabahın 05.48 sularında seksen beş model sarı bir mustang büronun çaprazına park eder. Gözleri ağlamaktan ve uykusuzluktan şişen Pamir, direksiyon koltuğunda uykuludur. Sarı mustang' den, esmer ve olgun bir kadın iner. Büronun kapısına doğru yaklaşır. Sağ koluyla kartonu tutmaya çalışırken bir yandan da kapıyı açmaya çalışır. Ara ara etrafına bakındığında uykulayan Pamir'i fark eder. Uzunca bakakalır, kartonu elinden düşer. Tereddütle arabaya doğru emin olmak için yaklaşır. Esmer kadın, cama doğru gelir ve gözlerini kısarak iyice bakınır. Pamir'in olduğuna emin olunca gözyaşlarına hâkim olamaz. Kendini tutmaya çalışır. Biraz gözyaşı döktükten sonra toparlanır ve uzaklaşmaya başlar. Esmer kadının, uzun ve ince kırmızı topuklu ayakkabısının ritimleri Pamir'i uyandırır. Mamur gözlerle irkilen Pamir, telaşla arabaya binip uzaklaşan esmer kadını fark eder. Gözleri bir büroya bir de arabaya takılır. Neler olduğunu anlamlandıramaz. Sarı mustang'i takip etmek için kemerini takar ve teslasının havalı düğmesine basar. 
Cleveland'ın sokaklarında,  sarı mustang'in peşinde...
Pamir Kalender, ne yaptığını bilmiyor gibiydi. Sadece içgüdüsel davranıp takip etmesi gerektiğine inandığı için yola çıkmıştı. Ve evet Pamir'in içgüdüleri kuvvetliydi. Çünkü sarı mustang'in yaklaştığı villa, Dostu Kemal Arifoğlu'nun babasını kaybettikten sonra annesi ve iki kardeşiyle yaşadığı sıcak yuvaydı. Pamir, şaşkınlığını dizginleyemeyecek kadar çaresiz hissediyordu. Esmer ve kırmızı topuklu kadın, sarı mustang'den inerek telaşla eve girmeye çalışıyordu. Pamir, elleri direksiyonda kafası uzaklarda karar vermesi gerekiyordu.
Evet, zor bir andı. Karar vermek...
Yapması gereken, o havalı teslasından inip kapıyı çalmak ve  dostunun ailesiyle olmak. Esmer kadın için değil, hâlâ yaşadığını düşündüğü annesi için aklından geçiriyordu bunu. Ve Pamir, vermesi zor olan o kararı teslanın kapısını tedirgin açarak vermişti. Ayakları geriye atsa da peyderpey ilerliyor ve gözlerini villanın havalı duran ahşap kapısından ayırmıyordu. Neyse ki çok düşünmeden kapıya birkaç kez vurdu.
Derin nefes alarak yüzleşeceği şeylerin ihtimallerini düşünürken 14 yaşlarında keskin yüz hatları olan delikanlı bir genç kapıyı açtı. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızıydı...
Pamir, ağlamamak için kendini sıksa da delikanlı titreyen sesiyle klasik soruyu sordu.
"Kimsiniz?..."
Pamir'i şaşırtan çocuğun Türkçe konuşmasıydı. Esmer kadın kapı aralığından bakınırken, delikanlı gözlerini ovalayarak geri adım attı. Esmer kadın, kırmızı topuklu ayakkabısını çıkarmamıştı ki kapıya doğru yürürken sesleri yankılanıyordu.
Ve esmer kadın kapıya elini yaslayarak Pamir'in gözlerine uzunca baktı. Pamir, ne diyeceğini bilemedi. Kemküm ederek afalladı, derin bir nefesin ardından yutkundu. Ve titreyen dudaklarıyla seslendi.
"Eslem!..."

Otel odasıWhere stories live. Discover now