tell me are they lost on you?

617 72 46
                                    

onceki bolumu okumayı unutmayın!!
iyi okumalar 💌

ʚɞ ⁺˖ ⸝⸝

yongbok elindeki içki şişesini sertçe yere düşürmesiyle dağılmış olan cam parçalarına bakarken hem başının dönmesinden, hem de gözyaşlarından dolayı buğulanan gözlerinden nereye adım atması gerektiğini kestiremiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


yongbok elindeki içki şişesini sertçe yere düşürmesiyle dağılmış olan cam parçalarına bakarken hem başının dönmesinden, hem de gözyaşlarından dolayı buğulanan gözlerinden nereye adım atması gerektiğini kestiremiyordu.

changbin'in kapıda onu beklediğini biliyordu şu an, zile ikince kez basmasıyla olduğu yerde eğildi ve birkaç cam parçasını toplamaya çalıştı. ellerinde oluşan kesikler canını yakmazken tekrar ayağa kalktı ve bir köşeye elindeki cam parçalarını bırakarak dikkatlice adım atmaya çalıştı.

pek düz adımlar atabildiği söylenemezdi ama sonunda kendisine daha fazla zarar vermeden kapıyı açtı ve görmeyi beklediği çocuğu gördü, changbin'ini.

"felix," dedi. uzun zamandır bu ismini onun dudaklarından duymuyordu yongbok. changbin söyleyecek başka bir şey bulamazken yongbok changbini elinden tutarak içeri çekti ve sertçe kapıyı kapatarak changbin'e sarıldı.

"seni.. çok özledim." demesiyle changbin'in de gözleri karşısındaki çocuk gibi dolmaya başladığında elleriyle belini sardı hemen. incecik belini tek koluyla kolaylıkla sarabiliyordu.

adım atmaya çalışacakken yongbok geri çekilmeden söylendi kulağına doğru. nefesleri changbin'in boynuna çarpıyordu. "salonda cam kırıkları var."

"ne, ne kırıldı? sen iyi misin?" telaşla yongbok'a bakarken yongbok da bilmiyordu bir yerinde bir şeyin olup olmadığından. changbin ellerini kontrol ettiğinde ellerinde kesikler olduğunu fark etti. "felix-"

"bana böyle seslenmeni çok seviyorum."

bir süre durdu changbin, hiçbir şey diyemedi ona bakan çocuğa karşı. kısa sürede kendisini toparlayarak felix'i yürütmeye çalıştı ama yürümedi sarışın.

"içeri gitmek istemiyorum ben, dışarı mı çıksak changbin?"

"hayır, olmaz şu an hava soğuk. ellerine bakacağım yürü hadi."

"hayır~" changbin onu tekrar reddeden felix'i bacaklarından ve belinden kavrayarak kucağına aldığında felix, changbin'in boynuna sarılmış ve yandan yüzünü izlemeye başlamıştı.

"çok yakışıklısın sen hâlâ, bendeki eski güzellik yok ama artık, değil mi changbin?"

changbin evini az çok bildiği için hemen tuvalete gelmiş, ışığı açmış ve kucağına aldığı felix'i tezgaha oturtmuştu. felix'in altında gri bir eşofman üstündeyse kısa kollu, ince bir tişört vardı.

"ince giyinmişsin." dedi changbin ellerini tutarken. "ne alaka şimdi? sen beni dinliyor musun, bir şey söylüyorum sana!" diye yükseldiğinde gülümsedi changbin. ona kızmasını bile özlemişti.

lost on you, changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin