•Evlilik Fikri•

1.6K 234 25
                                    

İyi okumalar.

.
.
.
.

Taehyung

"Ben sizi sevmiyorum Prens Taehyung. Ve benim peşimde dolaşmanızı istemiyorum."

Bu cümle ile ne diyeceğimi bilemedim. Başımdan aşağı resmen kaynar sular dökülmüştü.

Bu gerçek olamazdı. Gerçek değildi değil mi?

"Jeongguk... Ne diyorsun sen?"

"Beni duydunuz Prens Kim. Şimdi gidin, lütfen. Beni de kendinizi de daha fazla üzmeyin."

Sesi titriyordu. Bana yalan mı söylüyordu?

"Jeongguk bana yalan söyleme. Bir şey olmuş? Anlat bana..."

Ona doğru bir adım attığımda geriye doğru adım attı ve benden uzaklaştı. Boğazını temizleyip önüne gelen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Prens Kim... Daha fazla zorluk çıkarmayın lütfen."

Ama ben bu şekilde olmasını istemiyordum. Onsuz yapamazdım ben. Bir an olsun görmeden, kokusunu içime çekmeden nasıl yaşardım?

Güldüm ve ellerimle saçlarımı geriye doğru tarayıp dudaklarımı ıslattım.

"Babam mı bir şey dedi sana? Jeongguk bana doğruyu söyle sen böyle bir şey demezsin bana."

"Hayır. Kral bana bir şey demedi. Ben zaten en başından bu ilişkiden emin değildim. Ama artık eminim, istemiyorum."

"Sana inanmıyorum Jeongguk! Bana yalan söylüyorsun! Daha dûn aramızdan su sızmıyordu ne oldu birden?"

Cevap vermesine izin vermeden atölyeden çıktım ve babamın odasına ilerledim.

Babamın bir şeyler dediğinden emindim. Jeongguk bana asla bu şekilde davranmazdı. Kesin aralarında bir şeyler olmuştu.

Kapının önüne geldiğimde bir süre kapının önünde bekledim.

Sahi ne diyecektim? Elbette hesap soracaktım ama gidip de sen Jeongguk'a ne dedin diyemezdim. İlk önce aramızda bir şey olmadığına dair ikna etmeye çalışsam iyi olabilirdi.

Jeongguk'u üzmeye hakkı yoktu hele bizi ayırmaya hiç yoktu!

İçeri girip dışarıyı izleyen babama baktım ve yanına gittim.

"Neler oluyor Taehyung? Böyle izinsiz bir şekilde nasıl babanın odasına girersin? Hadsizlik yapma çık dışarı."

"Siz Jeongguk ile ne konuştunuz?"

"Kendine gel Taehyung karşından baban var. Onu da geçtim kralınım ben senin."

"Biliyordum, sen yaptın. Ya sen ne istiyorsun benden? Söylediğin her şeyi yaptım. Beni abim gibi yapmak istediğinde sana boyun eğdim benden daha ne istiyorsun? Bari arkadaşlarıma karışma ya."

Ağzımdan çıkana dikkat etmeliydim. Evet babamın bir şeyler yaptığından emindim ama yapmamış da olabilirdi sonuçta. Ve ben ona kendi ağzımla söylersem işte o zaman biterdik.

"Ne arkadaşı Taehyung. Benim her şeyden haberim var, senden saklayacak hâlim yok. Aynı annen gibi bu krallığın yüz karası olma diye uğraşıyorum. Kendine gel sen veliaht prenssin. Ben bu hayattan göçünce kral olacak kişi sensin. Kral olduğunda bu hanedana bir veliaht vermek zorundasın. Senin veliaht prens olarak görevin bu. Anlıyor musun?"

"Jong Hyun Efendi ile kırıştırırken iyi ama baba. Anneme yüz karası diyorsun ama önce kendine bak sen!"

Yanıma gelip yanağıma tokadını geçirdi ve o tokadın etkisiyle yere düştüm.

"Haddini bil karşında kimin olduğunu unutma! Eğer Seokjin'i sakat bırakmasaydın seni asla veliahtım olarak seçmezdim. Çocukken de aynıydın, fevri ve ukala. Dışarı, gözüm görmesin seni!"

O penceresinin önüne giderken ayağa kalktım ve burnumu çektim.

"Senden ne kral olur ne de baba. Hoş ben de çok meraklıydım veliaht prens olmaya! Senden nefret ediyorum ayrıca bu iş burada bitmeyecek haberin olsun. Benim kralım olabilirsin ama babam değilsin."

"Evleneceksin Taehyung. Çok geç olmadan bu işe son vereceğim ve bir prenses ile seni en kısa zamanda evlendireceğim."

Cevap vermeyim odadan çıkıp kapıyı sertçe kapattım ve sinirle tekme atıp oradan uzaklaştım.

Jeongguk

Taehyung gittiğinden beri bir delilik yapmamış olması için Tanrı'ya yalvarıyordum. Kesin yapmıştı.

Kesin anlamıştı kralın benimle konuştuğunu. Ne yapacaktım? Kral kesin beni öldürecekti.

Jong Hyun Efendi beni uyarmıştı ama ben onu dinlememiştim. Haklıydı. Ben ona layık değildim, ona bir veliaht veremezdim.

Jong Hyun Efendi içeri girdiğinde yanıma gelip beni oturttu ve ve ellerini omuzlarıma koydu.

"Jeongguk bana anlatmak istediğin bir şey var mı?"

Dolu dolu gözlerimle ona bakıp sıkıca Jong Hyun Efendi'ye sarıldım.

"Jong Hyun Efendi... Ben, ben hiç istemediğim bir şey yaptım."

"Birini bıçakladım deme yine şuracıkta ölürüm bak."

"Bu sefer öyle değil."

Artık saklamanın bir anlamı yoktu. Ona en başından Taehyung ile olan ilişkimizi anlattım.

"Jeongguk bunu söylemek istemiyorum ama ben sana demiştim. Bir prens ile böyle bir ilişki olması iyi değildi. Üstelik ilişki yaşadığın veliaht prens."

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım ve yere yatıp ellerimle yüzümü kapattım.

"Jong Hyun Efendi ben ne yapacağım? Onsuz yapamam ki ben! Kral kesin beni öldürecek."

"Öyle bir şey olmayacak ben buna izin vermem."

"Verseniz ne olacak ki Jong Hyun Efendi!? Benim bir ölüden farkım var mı şu an?"

"Bekle biraz."

Kalkıp gitti ve beni orada öylece bıraktı. Doğrulup gözlerimdeki yaşları sildim ve Jong Hyun Efendi'yi beklemeye başladım.

Jong Hyun Efendi geri dönünce bana bakıp soluklandı.

"Kötü haberi ben vermek istemiyorum ama kral Taehyung'u evlendirecekmiş."

Ne? Böyle bir şey olamaz.

"Jong Hyun Efendi ne diyorsunuz siz?"

"Felaket tellalı ben olmak istemiyordum."

"Derdimiz o mu şu an ya!?"

Yeni durdurabildiğim göz yaşlarım tekrar firar etmeye başlayınca yere uzandım.

Sevdiğim adam göz göre göre başkası ile evlendiriliyordu.

"Jong Hyun Efendi ben yaşayamam, ben ne yapacağım? Olayların bu raddeye geleceğini bilmiyordum. Bir daha göremeyecek miyim onu?"

"Bundan sonra görüşmemeniz en iyisi olacak."

Yanıma gelip bana sarıldı ve sırtımı sıvazlayıp saçlarımı okşadı.

Böyle olmazdı. Taehyung evlenemezdi. İstediği bu değildi!

Benim onunla konuşmam gerekiyor. Bir an önce gidip konuşmalı ve böyle bir şeye boyun eğmemesi gerektiğini söylemeliydim. Gerekirse ondan sonra bir daha asla onunla görüşmezdim.

Incompetent PainterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin