Ben bir geri zekalıydım.
Ucuz ve klişe bir aşk romanında olsaydım eğer belki bununla gurur duyabilirdim ama hayır, okulda derslerinden geçirmeyerek nam salmış uyuz hocanın tekine yanlışlıkla porno linki atacak kadar katıksız bir geri zekalı olmakla gurur duyamazdım. Bu saatten sonra yapabileceğim tek şey kafamı duvarlara sürterek göz göre göre yaktığım eğitim hayatımın arkasında intihar etmekti ve bunu neredeyse başarıyordum da, ev arkadaşım olacak aptal engel olmasaydı tabii.
Şimdi ise porno linki attığım, düzeltiyorum, yaklaşık kırk beş dakikalık fantezili ve konulu gay porno linki attığım tasarım dersi hocasının odasında gelip beni azarlamasını ve ağzıma sıçıp kovmasını bekliyordum.
Elimi sıkıntıyla saçlarımdan geçirirken, "Kendimi sikseydim de atmasaydım o mesajı," diye bininci defa yakındım. Derslere çok takıntılı birisi değildim ama dersinden geçmenin kabir azabından daha zor olduğu ve gözüne kestirdiği kişileri yıllar boyunca dersinden bıraktığı kıl kuyruk bir herife gidip porno linki atacak kadar da umursamaz değildim. Okulun en genç doçent ünvanıyla birlikte aynı zamanda en otoriter ve dediğim dedik birisi olduğu bilgisini de es geçemezdim.
Kapı açıldığında hızla oturduğum yerde dikleşerek içeri giren bedenine baktım. Gömleğinin üstten iki düğmesini açarken bana hiç bakmadan çantasını ikili koltuğa bırakarak masasına yürüdü. Arkamdan yürüyüp yerine geçecekken adımlarının duraksadığını hissederek dikkat kesildim. "Doruk Soner," dedi yavaşça. Ensemde soğuk parmaklarını hissettiğim an refleksle öne eğildim. "Hocam?"
Hiçbir şey demeden masasına geçti, dirseklerini cilalı ahşap yüzeye yaslarken ben de derin bir nefes alarak rahat koltukta arkama yaslanmıştım. Kendimi bir nevi gelecek olan felakete hazırlıyor gibiydim, zihinsel olarak ne kadar ağzıma sıçmasına hazır olsam da titreyen ellerim bedenimin buna müsait olmadığını bas bas bağırıyordu. Keşke o gün gözlerim kör olsaydı da o linki atamasaydım.
Yeşil gözleri hafifçe kısılırken, "Nereden başlamak istersin?" diye sordu. Yüzü ifadesizdi ve sesinden de şu an nasıl bir ruh halinde olduğunu anlayamamıştım. Cevap vermediğimi gördüğünde tek kaşını kaldırdı. "Seni dinliyorum."
İçime derin bir nefes çekerek "Hocam," diye başladım söze. Saatler boyunca tekrarlamıştım bu provayı, hayatta batıramazdım. "Hocam yemin ederim ki yanlışlıkla oldu, arkadaşım bana şaka amaçlı bir link göndermişti onu kopyaladım, sonra siz çevrimiçi toplantı kodunu isteyince yanlış link gitmiş-"
Elini kaldırarak susmamı işaret ettiğinde kaşlarımı kaldırarak ciddi yüz ifadesine baktım. "Karşında beş yaşında çocuk mu var sanıyorsun?"
"Hayır?"
Cevabımla birlikte çatıldı kaşları. "O halde sesini kes çocuk. Kandırabileceğin bir yaşıtın yok burada."
Bana çocuk muamelesi yapıyordu ama kendi de yanlış bilmiyorsam eğer yirmi sekiz yaşında falan olmalıydı. Aramızda taş çatlasa yedi yaş varken beni böyle küçük görmesi sinir bozucuydu.
Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatırken çenesi gerildi. "Kendini nasıl affettirmeyi düşünüyorsun?" dedi hafifçe öne doğru eğilirken. Uyuz birisi olduğunu ve beni süründüreceğini biliyordum zaten ama neden, "Özür dileyerek?" sorusunu cevapladığımda psikopat gibi güldüğüne bir anlam verememiştim.
"Demek özür dileyerek..." diye mırıldandı. Saçlarını karıştırıp gülüşünü saklamak ister gibi elleriyle yüzünü kapattığında omuzları sarsıldı. Arkasına yaslanıp elini yüzünden çekerken gergin bir şekilde onu ve anlamsız hareketlerini inceliyordum. Yakışıklı ve çekici biri olması ya da okuldaki herkesin en az bir kere hakkında hayal kurması bir noktada önemini yitiriyordu, erken yaşta başarıya ulaştığından mıdır bilinmez ancak yemin ederim ki sağlam birisi değildi. Az önce gülen o değilmiş gibi buz gibi bir ifadeyle gözlerimin içine baktığında, "Dile o zaman," demişti. "Bana kendini affettir çocuk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DORUK NOKTASI | B×B
أدب المراهقين"Bugün sana ayaklarımın dibinde yalvarma konusunu öğreteceğim." [🏴]