0.3

336 48 89
                                    

Jisung, ağzındaki elini çekmiş ve konuyu değiştirmek için farklı konular açamaya çalışmıştı. Fakat düşündüğü gibi olmamış, fanlar her konuyu Lee Minho'ya getirmişti.

Yayın boyunca yorumlara arada sırada bakmış ve sorulan sorulardan kaçmıştı. İçindeki utanç yüzüne yansımış ve yanaklarının al al olmasına sebep olmuştu.

Tüm yayın boyunca onu izleyen Minho, bazen bir kaç yoruma cevap vermiş ve tüm fanları tekrar çıldırtmıştı. Neyseki Jisung yorumlara bakmıyordu eğer bakarsa nelerin döndüğünü görecekti. Bu durum Minho'nun işine gelmişti.

"Bu günlük bu kadar, bir sonraki yayında görüşürüz~"

Yayını kapatır kapatmaz dizlerini kendine çekti ve yüzün gizledi. Utancından ne yapacağını bilmiyordu ve verdiği cevabın ne denli sonuçları olduğunu düşünmek onu daha da utandırıyordu.

Yüzü yanıyor ve boynu da yanakları gibi kızarmıştı. Ellerini dizlerine sarıp çenesini dirseklerine yasladı. Utanmaya devam ediyor olsa da artık söylediği lafları geri alamayacağını biliyordu.

Umursamamayarak bilgisayarı kapattı ve oturduğu yerden kalktı. Direkt olarak banyoya gidip kızarmış yanaklarına baktı.

"Aptalsın, Han Jisung."

Suyu açıp ellerinin arasına aldı ve daha sonra yüzünü soğuk su ile rahatlattı. Nemli ellerini boynuna sürterek yanan boynunun da biraz olsun sıcaklığını aldı.

Yüznü kurulamadan banyodan çıktı ve koşarak odasına çıktı. Tam yatağına yatacağı an telefonunu aşağıda bıraktığını hatırladı. Hiç de inmek istemiyordu, üşense de aşağı inip koltuğun üzerindeki telefonunu alıp odasına döndü.

Geniş yatağına uzanıp tavana çevirdi bakışlarını. Aklında olan tek şey ise Lee Minho'dan başkası değildi. Her zaman başarısına hayran olduğu adam ile olan dedikoduları aklına geldikçe yüzünü buruşturdu.

Jisung, bu olaylar olmadan Minho ile tanışsa nasıl olurdu diye düşündü. Herkes gibi o da onun ne kadar yakışıklı ve karizmatik biri olduğunun farkındaydı. Bir kaç konuşması ve ödül töreninde kendisi de bulunmuş ve etkilenmişti.

Sadece dış görünüşü değil sert mizacı, keskin bakışları dahi başalı başına onu bir tanrı gibi gösteriyordu. Kore deki herkes bilirdi onun ne kadar başarılı olduğunu ki sadece Kore değil bir çok ülke de kendine ait şirketleri vardı.

Başlangıcı olan Teknoloji şirketi, sonrasında giyim ve kozmetik şirketi daha bir çok şirketi onun başarısını eserleriydi.

Jisung yan tarafına dönüp sessizce mırıldandı.

"Çok emek harcamış olmalı."

Kafasını iki yana salladı ve başka konular düşünmeye çalıştı. Tüm düşündüğü konuların sonu beklenmedik bir şekilde Lee Minho'ya bağlanıyordu.

"Başka şeyler düşün Jisung, şey gibi, şey.. Heh yeni şarkın. Acaba o da dinler mi şarkımı?"

Eli ile kendi dudaklarına sert olmayacak şekilde vurdu.

"Ne diyorum ben... Çıldırdım her halde."

Çalan telefonu ile yerinde sıçradı ve yatağın diğer tarafına fırlattığı telefonunu aldı. Arayan Alex'den başkası değildi. Telefonu açması ile arkadaşının çığlığını duydu.

"SEN NE DEDİN ÖYLE JİSUNG! AMAN TANRIM HERKES SEVGİLİ OLDUĞUNUZU DÜŞÜNÜYOR."

Alex tuhaf sesler çıkararak kendi bacağına vuruyordu, karşısındaki Minho ise rahat durması için uyarıcı bakışlar atıyordu.

Unique Love  | Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin