0.4

293 40 56
                                    

Jisung sırtının sertçe kapıya yaslanması ile kısık bir inleme bıraktı. Dışarıda duran tüm kameralar her şeyi an ve an kaydetmişti. Öyleki çoktan haberlerde yayınlanmış.

Minho karşısındaki güzel dudaklara bakarken ellerini Jisung'un iki yanına koymuş, onu kendi ve kapı arasına almıştı.

Küçüğünün güzel gözlerine baktı öylece. Sonra bakışları dudaklarına kaymış ve sırıtmıştı öylece. Jisung'un yutkunması ile hareketlenen adem elması onun dikkatini çekmişti.

Bir eli ile Jisung'un yanağını hafifçe okşamaya başlamıştı. Küçük olan bu temas ile farkında olmadan gözlerini kapamıştı. Minik elleri usulca hareket etmiş ve büyük olanın geniş omuzlarını bulmuştu.

Neden Minho'ya teslim olduğunu hiç ama hiç bilmiyordu. Kendini ona bırakmak istemesede vücudu onu dinlemiyordu.

Aralarında oluşan çekim bariz bir şekilde ortadaydı. Sadece Minho değil Jisung da etkileniyordu. Hem de çok fazla.

"Han Jisung, hangi rüzgar attı seni buralara? Hm?"

Jisung o an hatırladı neden burada olduğunu. Ellerini haraketlendirip Minho'nun ensesine getirdi. Onu yavaşça kendine çekti ve nefeslerini bir birinin dudaklarına çarpmasını sağladı.

Minho bunu beklemiyor olsa da bozuntuya vermedi. Fakat o an hiç de beklemediği bir şey oldu.

Jisung, Minho'nun kasıklarına sertçe dizini geçirdi. Büyük olan hissettiği acı ile hemen geri çekilmiş , güçlü bir sesle inlemiş ve iki büklüm olmuştu. Yere düşen bedeni.ile kasıklarını tuttu.

Küçük olan gururla ellerini beline koymuş yerdeki bedene bakarken tam konuşacağı sırada Minho'nun kahkahasını duymuştu.

Minho kasıklarındaki sızıyı unutmuş ve aniden gelen kahkahasını bırakmış. Onu izleyen küçüğü deli olduğunu düşünüyordu.

Jisung istemsizce birazcık da olsa üzülmüştü. Kendisi de biliyordu nasıl bir acı olduğunu ve bunu düşündükçe pişman oluyordu.

Yavaş ve mahçup bir şekilde diğerinin yanına çöktü. Ellerini nereye koyacağını bilemediği için yere sabitlenmiş ve sırıtır şekilde kendine bakan Minho'ya dönmüştü.

"İyi misin?"

"Kendin bak bakalım nasılmışım?"

Jisung'un bakışları onun kasık bölgesine kaymıştı ve bu onun istediği dışında olmuştu. Hemen başını başka yöne çevirmiş ve yere oturmuştu.

"Hak ettin."

Her ne kadar kendinden emin konuşsa da sesi kısık çıkmıştı. Minho onun haklı olduğunu biliyordu ama ona olan aşkı kendini bu hale getirmişti. Sızlanmayı bırakıp kalktı ve hiçbir şey olmamış gibi içeriye doğru yürümeye başladı. Kasıklarındaki acı elbette geçmemişti ama bunu belli etmek istemiyordu.

Jisung ise anne ördeğin peşinden giden yavrusu gibi içeriye doğru yürüdü. Dışarıdan bakıldığı gibi küçük bir ev değildi. Çok geniş ve ferahtı. Dekorasyon adeta  'Ben Lee Minho'yum' der gibiydi.

Renkler ve seçimler tamamen onu yansıtıyordu. Duvarda tablolar ve resimler olmasa da sade ve şıktı.

Jisung, ayak bileğinde hissettiği ıslaklık ile korku ile çığlık atmış ve Minho'nun yanında bulmuştu kendini.

Minho ise onu baştan beri izlediği için neyden korktuğunu görmüştü. Korktuğu şey Soonie'ydi. Tatlı kedi Jisung'u sevmiş ve sevgisini göstermek için onun bileğini yalamıştı ama Jisung ani temas ve ıslaklık ile korkmuş ve çığlığı basmıştı.

Unique Love  | Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin