Bölüm 4

2 1 0
                                    

Yıldızları izlemeye bayılırım, ama o yıldız sensen kör olayım daha iyi.

"Naber fıstık?" Abim gözlerini ayırmadan bana bakıyordu bense ona, Ayvaz'a bakıyordum.
"Senin ne işin var burada?"
"Sizin demek istedin heralde. Sizin." Gözüm arkasındaki güvenlikleri buldu. Ve bu sefer gerçekten başımın belada olduğunu anladım.
"Abi kaç," dedim sessizce. "Şimdi kaç!" Bu sefer sesim oldukça sertti ve bağırmıştım. Abim elimden tutarak koşturmaya başladı. Topuklarım hiç olmadığı kadar hızlı hareket ediyordu. Arkamızdan geldiklerini biliyordum. En alt kata indik.
Ve son.
Büyük son.
İyi son.
Son.
Çıkışa gelmiştik ve arkamızda değillerdi. Bu son şansımızdı. Hayata devam edebilmek için son şansımız.
"Nida.." derken abimin alnından terler akıyordu "Yapacak mıyız?" Önce kaşlarımı çattım ve sonra başımı kapıya çevirdim.
"Yapacağız." Abimin elinden tutup kapıya doğru daha da yaklaştım. Diğer elimle kapı kulpuna uzandım. Kulpu aşağı doğru indirecektim, ancak elim tutulmasaydı.
"Yapma Nida.." Perla kafasını yan çevirmiş bana bakıyordu. "Yapma.." yüzümü buruşturdum ve elimi tutan elini hızlı bir şekilde ittirdim.
"Perla senin bir alakan yok!" Diye bağırdı abim. Benimse gözlerim dolmuş, ağlamama ramak kalmıştı.
"Perla.. Bunu yaparsan senin ömür boyu affetmeyeceğimi biliyorsun değil mi?" Başını öne eğmiş bir şekilde eliyle kolumu kavradı. Çırpındım ama hiçbir şekilde beceremedim.
Beceriksizsin Nida.
Artık gözyaşlarıma engel olmuyordum. Yanağımdan aşağı yavaşça süzülüyordu. Bu benim son şansımdı. Ve ben bunu kaçıramazdım. Dizim hızlıca onun karnını buldu. Perla inleyerek yere attı kendini. Ben acımasızca yüzüne bir yumruk daha geçirdim. İstemiyordum. Bunu yapmak istemiyordum. Abim gururla izledi beni.
"3 yıllık tekvando tecrübeni konuşturdun demek?" Sırıtarak başımı salladım. Ayvaz ve korumalar yoktu ve bu beni çok mutlu etmişti. İşte son şansımızı kullanma zamanıydı. Kapıyı açtım ama açmamla durmam bir oldu. Başımı yukarı kaldırdım ve çarptığım büyük bedene baktım.
"İşin bitti fıstık." Haklıydı. İşim şimdi bitmişti. Arkasındaki gardiyanlar abimin ve benim kolumdan çekiştiriyordu. Yukarı çıkmaya zorluyorlardı. Önce abimin odasının önüne geldik ve abimi bıraktık. Daha doğrusu gardiyanlar bıraktı. Sonra Ayvaz gardiyanlara gitmesini söyledi ve benim kolumdan tuttu.
"Yürümeyi biliyorum canım." Dedim alayla.
"Boşuna zahmet etme fıstık." Bacağına bir tekme savurdum.
"Bana fıstık deme! Fıstıktan nefret ederim!"
"Ama ben bayılırım."
"Fıstığa mı?"
"Fıstığa." Odamın önüne geldiğimizde kapıyı açtı ve geçmem için yer açtı.
"Görüşürüz ayva."
"Ayva mı?" Sevmiş olacakki dudakları kenara kıvrıldı.
"Evet, ayva sevmez misin?"
"Bayılırım." Göz kırpması sinirimi bozmuştu.
"Sevmediğin bir şey yok be!" Elime geçen ilk kitabı ona doğru fırlattım.
"Var.."
"Neymiş ayva?"
"Yemek olarak diyorsan, tavuktan nefret ederim. Üstüne para versen yemem." Kaşlarım yukarı kalktı ve gözlerine baktım. Gözleri simsiyahtı. Gözlerine bakarken toprakta boğuluyordum. Boğazımı temizledim ve gözlerimi ayırmadan konuşmayı sürdürdüm.
"Ne yani hiç tavuk yemedin mi?"
"Yemedim."
"Sana denettirmem gerek."
"Yiyemem."
"Neden?"
"Çünkü.. Neyse ne hadi iyi geceler fıstık." Lafı kestirip atması hoşuma gitmemişti ama üstüne gelmek istememiştim.
"İyi geceler Ayvaz. Rüyanda buluşmak üzere."
"Rüyamda buluşmak üzere." Kapıyı kapatıp gitti. Bense kendimi yatağa attım. O kadar yorgundumki hemen uykuya dalmıştım. Kapımın aniden açılmasıyla yerimde sıçradım. Uykulu halimle bir şey göremiyordum. Işığı yakmak için ayağa kalkmıştım ama ayaklarım sanki yere çivilenmiş gibiydi. Hareket edemiyordum.
"Kim o?" Dedim sessizce. Ses gelmeyince tekrarladım.
"Kim o!" Bu sefer her kimse sessiz bir kahkaha koptu dudaklarından.
"Kim olduğunu söylemezsen kafanı şu kapıya sıkıştıracağım."
"Ah küçük kız. Beni çok korkutuyorsun." Bu seferki kahkahası daha uzun sürdü. Bu ses.. Bana tanıdık geliyordu ama kim olduğundan emin değildim.
"Yaparım, biliyorsun." Sesim çok ciddi ve sert çıkmıştı.
"Yaparsın, biliyorum." Onun sesiyse hala alaycıydı.
"Şimdi, şuan, derhal yapmamı istemiyorsan kim olduğunu söyle."
"Patron." İşte bu şoku atlatamazdım. Patron. Lakabı gibiydi aslında, patrondu. Kimse onun gerçek adını bilmezdi. Ama herkes onun acımasız olduğunu bilirdi. Bu oydu, Darkeo'nun sahibi. Patron.
"N-ne?" Diyebildim kekeleyerek.
"Noldu fındık? Korktun mu?" Ve yine bir kahkaha..
"Ne korkması be! Senden mi korkacağım."
"Benden korkacaksın." Adım sesleri yaklaşıyordu. Ve yaklaştıkça huzursuz oluyordum.
"Şimdi söyle bakalım dün neden yasaklı odaya girdin, sonra gardiyanlardan kaçtın, ardından Perla'ya yani aşçımıza tekme tokat girdin ve sonunda neden kaçmak istedin?" Sustum. Sadece sustum. Yüzünü hiç bir şekilde göremiyordum.
"Cevap ver Altay."
"ÇÜNKÜ BU ALLAH'IN BELASI ÖRGÜTÜN BİZİ ÖLDÜRECEK ALLAH'IN BELASI!" Bir anda kapı kapandı ve odamın ışığı yandı. Uykulu halimden yüzümü buluşturdum ve gözlerimi kapatım.
"Otur." Dediğinde oturmadığımda "Otur!" Diye bağırdı. Koltuğa doğru ilerledim ve oturdum. Gözlerimi yavaşça açtım ve yanıma oturan Patron'a odaklandım. Korkuyordum ve huzursuzdum.
"Sana göre örgütümüz 'Allah'ın belası' öyle mi Altay?" Başımı sağa sola salladım.
"Peki Altay. Ölmek için son 1 yılın var."
"NE!" Dedim ayağa kalkarak.
"Ölmek için son 1 yılın. Bana hata yapmayacaktın Altay. Hata yapmayacaktın. Her şeyi yap, ama buradan kaçmaya çalışma. Çünkü bu imkansız." Bu sefer gülerek söylemişti ama ben daha da sinirlenmiştim.
"Patron böyle bir şey yapma hakkın yok!"
"Öyle mi Altay. Ben dersem hemen olur. Bunu en iyi sen biliyorsun."
"Patron n'olur.."
"Sus Altay."
"N'olur yapma.. Benim daha 5 yılım v-"
"Yeter. Benim sözüm bir kez söylenir. Şimdi ölmek için 365 gün 6 saat 31.557.368 saniyen kaldı." Ayağa kalktı ve kapıya doğru yürüdü.
"Görüşürüz Altay."
"Patr-" Ve o kapı kapandı. O kapı bir daha açılmamak üzere kapandı. Kendim için değil, abim için, Liana için ve beni hiç sevmeyen, hiç umursamayan annem için üzülüyordum. Yaşadığına emin değildim belki ama yinede üzülüyordum onun için. Evet, beni umursamayan biri için üzülüyordum. Nasıl söyleyecektim? Ailem olarak gördüğüm insanlara nasıl söyleyecektim? Saat kaç diye merak etmiştim ve saate bakmıştım. Saat 5.30'du. Gözlerimden akan yaşlar, adeta sel oluşturuyordu.
Çöle çevirdiğim her yer yavaş yavaş sele dönüşecekti. Yavaşça yatağıma doğru yürüdüm. Kendimi yatağa attım. Yastık kılıfım çok ıslanmıştı ama ağlamam dinmemişti. Islak kirpiklerim yavaşça kapandı. Ve kendimi derin bir uykuya bıraktım...

-UZUN SÜRE YENİ BÖLÜM YAYINLANMAYACAK-

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 20 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÇıkışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin