John De Witte ağabeyinin yataktan kalkmasına yardım etti;ikisi birlikte odadan çıktılar. Merdivenin başında gardiyanın kızı Rose duruyordu. Rose, 18 yaşında güzel bir genç kızdı.
''Size bir şey söylemek istiyorum '' dedi Rose.
John'' ne oldu kızım?'' dedi.
''Sokağa çıkmayın!'' dedi Rose,''Askerler geri çekiliyor , sizi görürlerse öldürürler''
Cornelius '' peki ,ne yapacağız'' diye sordu.
''Arka kapıdan çıkın'' dedi Rose '' Orası küçük bir bahçeye açılıyor. Arabanın sürücüsüne sizi orda beklemesini söyledim''
''Baban Gryhus'un bize kapıyı açıp açmayacagını bilmiyoruz ama'' dedi John .
'' O açmaz, biliyorum ama anahtar bende işte!'
''Sevgili yawrum'' dedi Cornelius.'' Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Sana odamdaki İncil dışında verecek hiç bir şeyim yok .Okuyamadığını biliyorum; ama belki birisi sana öğretir. Bu ,ülkesini korumaya çalışan bir adamın son hediyesi; umarım sana iyilik getirir.''
'' Teşekkür ederim efendim. Bunu ölesiye saklıyacagım; ama okumayı bilmiyorum . Keşke bilseydim''
Kalabalığın sesi daha da yükseldi
'' Çabuk olun '' dedi Rose
Onları takip ederek merdivenlerden indiler ve küçük bahçeye ulaştılar .Rose küçük kapıyı açtı ve sokağa çıktılar.
''Görüşmek üzere sevgili yawrum'' dedi Cornelius.
''Çabuk olun'' dedi Rose.'' Dışarıdakiler içeri girmek üzereler.
Araba hareket etti. Sonunda şehrin çıkışındaki kapıya gelmişler.
''Açın'' diye bağırdı sürücü .''Kapıyı açın''
''Açamam'' dedi görevli. ''Anahtarı benden aldılar''
John ''O zaman başka bir kapıyı denemeliyiz''
Arabayı döndürdüler . O sırada bir grup adam koşarak köşeyi döndü. Diğerleri de arkalarından geliyordu.
'' Daha hızlı, daha hızlı sür'' diye bağırdı john
Yolun ortasında halk toplanmıştı; ' durun ' diye bağırdılar arabaya
Araba yoluna devam etti. Bir adam yere düştü ve araba adamın üzerinden geçti.Kalbalık gittikçe artıyordu; gidecek hiçbir yer yoktu.
John arabacıya,'' dur'' dedi'' inmeliyiz''
''Ordalar'' diye bağırıyolar kalabalık
İçlerinden biri atlardan birinin kafasına vurarak onu yere çöktürdü.
Bir kısmı da Cornelius ve John 'u araban dışarı çıkarmaya koştu.
John ''Ağabeyim! ağabeyim nerde?'' diye bağırıyordu.
Cornelius çoktan ölmüştü ; cansız bedeni yerde yatıyordu. Adamlardan bir John un kafasına silah dayadı ve tetiği çekti. John da yere düştü.
Kısa bir süre sonra iki kardeşlerin bedenleri, hapishanenin bahçesindeki ağaçta sallanıyordu.
Adamlar işlerini yapmıştı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH LALE
De TodoÜlkenin çiçek yetiştirici derneği, bir yarışma düzenler. Tamamen siyah renkte lale yetiştirene büyük ödül verilecektir. Kendi bahçesinde lale yetiştiren Cornelius Van Baerle de bu yarışa katılmaya karar verir .Uzun süre çalıştıktan sonra, 3 adet la...