ADAVET

2 0 0
                                    

Ocak 2003
"Ya kızım ne inatçı bir şeysin ya! Sinir edersin adamı sen!" Diye bağırdı Kadir.
Mihrimah küçük bedeniyle kadirin sırtında tepiniyordu.
Atçılık oynuyorlardı güyâ.
Kadir nefesini toplayarak,
"Kızıl, bak yarın söz oynarız ödevlerim var."
"Banane! Olmasaymış ödevlerin! Ben verdim sanki."
Mihrimah daha okula başlamamıştı,
Kadir ise 3. Sınıftaydı. Öğrendiklerini mihrimaha anlatıyordu. Masallar okuyordu. Ama Mihrimah masalın sonuna kadar uyuya kalıyordu.
"Mihrimah ve Kadir," diye seslendi Esmâ,
"Efendim!" Dedi Kadir,
"Haydi yemeğe, geç kalmayın çocuklar!"
Kadir abisi Emir'e dönerek,
"Ağabey kurtar şu kızıldan beni!"
"Allah aşkına uğraşamam sizinle!" Dedi emir.
~
"Tim! Rahat! Hazır ol!" Diye bağırdım.
Bugün görev yoktu, Hastaneye gidecektim.
Esila'ya bakmaya.
Esila, O piçlerin elinde oyuncak edilen bir kızdı,
Onu tanıdığımda 9 yaşındaydı, küçücüktü.
Benim yanımda kalıyordu. Ailesi yoktu.
Babası şehit olmuştu. Annesini de gözünün önünde katletmişlerdi.
Allah'ın emanetidir bana deyip, kapımı açmıştım ona.
Tim dağıldığında herkes odalarına geçmişti,
Biz tim'de iki kız olarak zorlanmıyorduk.
Asena zorlanıyordu bazen, yardımcı oluyordum.
Yan odadan şarkı sesleri gelmeye başladı,
Kerem'in sesiydi...

Bozkurtça baktım sana,
Yaktın beni Asena...
Turan'a yolculukta,
Eşim ol sen,Asena...
Vur beni gözlerinle,
Yak beni sözlerinle.
Canım koydum yoluna,
Sık bir kurşun Asena...

Ne yani! Kerem Asena'dan mı hoşlanıyordu?
Umarım sadece şarkıdır Kerem.
Ama yakışıyorlardı.
Asena kumral ve yeşil gözlüydü,
Kerem ise sarışındı,
Ben eyvallah demeden odaya daldım,
Ve gördüğüm manzara bu olmamalıydı diyerek
"Siktir" diyebildim sadece,
Kerem şarkıyı söylerken,
Kadir giyiniyordu, üzerinde şortundan başka bir şey
Yoktu, Kahretsin! Bravo Mihrimah! Alkışlıyorum kızım seni! Allah belanı vermesin!
~
"Böyle bakışmaya devam edecek misiniz, komutanım?"
"Sus Kerem!" Dedi kadir sırıtarak,
"Oda inanamadı tabi, kas yığını gibisin."
Keremin dediğine aldırış etmeden kadir Mihrimah'ın üzerine yürümeye başladı,
"Sevdin galiba?"
Mihrimah kendine gelip, bir şamarda o vurdu Kadir'e,
Kadir gülerek yorum yapacaktı ki,
"Ne sevicem be! Kerem'in söylediği şarkıya takıldım,"
Diyerek Kerem'e döndü, Kerem kızarmış bir halde.
"Aynen komutanım. B-Ben söylüyordum."
Mihrimah sırıttı ve,
"Asena'dan mı hoşlanıyorsun lan sen?"
Kerem gözlerini açarak baktı ve,
"Komutanım..."
"Sus lan! Anladım ben seni. Söyleyeyim mi gidip?"
"Sakın! Ben onunla konuşucam komutanım!"
"Elini çabuk tut lan! Asena'nın tâlibi çok!" Sırıtarak odadan çıktı,
Kadir ve Kerem birbirine bakıp ne olduğunu anlamamış gibi bakmaya devam ettiler.
~
Tüm tim toplanmıştık, sadece Kadir yoktu. Neredeydi? Diye düşünmek haddime değildi.
"Şu yeni gelen üsteğmen, Kadir." Diye ortama giriş yaptı Gökhan,
"Fazla yakın sana Mihrimah." Dedi,
Ona doğru döndüğümde bakışlarımda anlamamazlık vardı. Anlamıştım ama,salağa yatmak hoşuma gidiyordu.
Gökhan babamdan sonra beni koruyan kişilerdendi,
Ortaokuldan beridir tanıyordum onu,
Onu kaybedemezdim.
Bi daha sevdiğim birini kaybetmek istemiyordum.
"Bence yakışıyorlar," dedi Alparslan.
Gökhan Alparslan'a Ters ters bakınca geriye doğru gitti.
"Kusura bakmayın komutanım."
Gülümseyerek Asena'ya baktım.
Morali mi bozuktu?
Yanına gittim ve,
"Kız zilli ne oldu? Karadeniz'de gemilerin mi battı?"
Hafif bir gülümsemeyle tepki verdi,
"Yok ya. Yorgunum biraz."
"Ya sabır! Allah'ım bunları sen bana bela diye mi seçtin? Kızım var bir şey işte, anlat çabuk!"
Güldü,
"Ya annem biraz hastaymış, yanında olamıyorum. Mâlum ablamda şehir dışında, E bende görevdeyim. Yanında olamıyoruz ona üzülüyorum komutanım."
Babası onları terk etmişti, Babasından ölesiye nefret ediyordu.
"Başka ailenizden bakabilecek birisi yok mu?"
"Hayır komutanım."
"Bekle asena. Ben üst kurulla görüşüp senin için bir kaç gün izin alacağım. Sen dert etme."
"Sağolun komutanım."
Yeri değildi ama,
"Vatan sağ olsun." Demek geldi içimden...
~
"Komutanım, ailesinde başka bakacak birileri yokmuş, ablasında o da şehir dışındaymış, başka çâresi yok."
"Mihrimah bu izni gerçekten almak istiyor musun? Eğer sen bu izni alırsan bir yıl boyunca sadece kendin için bir kere izin alabileceksin?"
"İstiyorum komutanım!" Diye bağırdım.
Gülümsedi. Bu gülümsemeyi tanıyordum.
Babamınki gibiydi. Söz veriyorum, doluydu.
"Tamam, istediğin oldu komutan atlas!"
Gülümsedim ve,
"Emredersiniz komutanım!" Bağırdım ve
Selam durarak odadan çıktım,
Askeriyede herkes tarafından bilinen birisi olmak çok yorucuydu, ama seviyordum mesleğimi.
Bu mesleği seçerken annem çok kararsızdı,
Korkuyordu kaybetmekten, yine aynı olayda
Farklı kişilerle sonlandırmaktan korkuyordu...
Benim amacım ilelebet sürecekti. Ben olmazsam başka birisi olurdu. Ama şehitlerin kanı yerde kalmazdı. Düşürmezdik yere...
~
Sabah Kantine indiğimde Kadir'le göz göze gelmiştik. Kızıl kahve gözleri bana baktığında aklımda bir an belirmişti,
•••
"Kızıl! Bırak şu saçımı!"
"Yoo sen bana neden kızıl dediğini söylemediğin sürece bu saçın elimde havuç!"
"Sen neden bana havuç diyorsun?! De bakalım onu!"
Ellerim saçından ayrılmıştı,
"Önce sen!" Diye bağırdım.
"Pekala. Dinle şimdi. İnsanların gözleri vardır değil mi? Gözlerinin bebeği olur. Göz bebeği. Hatta o göz bebeklerinin bir renkleri olur, bazılarında kahve, bazılarında kızıl,bazılarında siyah. Bendeki ise kızıl kahve. Biliyorsun kızıl. Sen ilk doğduğunda bende hastanedeydim. Seni gördüğüm an gözlerimizin aynı renk olmadığını senin masmavi gözlerinin olduğunu gördüm, babam bana hep, "Mihrimah'ı gözünden bile sakın, Kadir." Derdi, bende sana gözlerimin yerini verdim. Gözlerimde sahip olduğum tek sen vardın. Gözlerim kızıldı, sanada kızıl'ın lakabının uyacağını düşündüm hep. Sorgulama artık kızıl. Yeter başım ağrıdı!"
Mihrimah'ın gözleri dolmuştu.
Hemen Kadir'e sarıldı, ve.
"Havuç! Mihrimah prensesin kalbi olmazmış."
"O ne demek?"
"Babam derdi, masalda öyleymiş."
"Senin yok mu?" Dedi Kadir.
"Var ama sadece babama. Başka kime olacak, onu bir tek ben biliyorum. Aramızda kalsın? Sanada diyeyim mi?"
"De."
"Sana..."
•••••••••••

KÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin