Ben Helin, Helin SOYKAN
Mardin topraklarında doğup büyüdüm ve 20 yaşındayım. Mardin kız çocukları için her zaman bahtsız ve acımasız olurken hayat bana gülmüştü ya da ben öyle sanmıştım, bilmiyorum
Annem.. sevgisini hiçbir zaman göstermeyen ama içten içe hissettiren bir kadındı..
Afran abim. En büyük abim di ama abiden fazlaydı bizim için, babaydı o benim için beni hayata tutan tek parçamdı âdeta. Gerçekleri yüzüme vuran tek yalandı.
Araf abim ise. Hayatımda gördüğüm en iyi abi'ydi koruyup kollar güven verirdi.tabii kıskançtı fazlasıyla.. ve o kadar da komik olup beni güldürürdü her anımda..
Yiğit abim.. içimi yaramı deşen benliğimi tüketen kişiydi abimdi.. babamdan sonra beni yaralayan acıma acı katandı. Kardeşini bile isteye, ateşe atarmı bir abi o atmıştı işte.
Babam... baba kelimesi ne hissettirir bir insana. Nasıl bir şey olduğunu anlatayım mı sizlere..?
Babam.. benim hayatımda aldığım en büyük yaramdı.. en derinden, en dipten, en acı olanından.
Uçurumdan aşağı atlayıp bin parçaya bölünüp tekrar atlamaktı, tekrar, tekrar ve tekrar. Paramparça olup canlanıp tekrar un ufak olmak gibi..
Daha yaşım çok küçüktü, küçüktüm bunları anlamayacak kadar küçücüktüm. Babamın peşinden KANDEMİR konağına gitmiştim, ilk defa merak etmiştim koca koca adamlar ne konuşuyor diye. Babam beni hiçbir zaman kırmamış üzmemişti, beni de götürmüştü. Keşke üzseydi dedim o gün keşke kırsaydı beni.
İçeride oyun oynarken bir anda kavga ve gürültü sesleri yükselmişti. Babama gidip bakmak istediğimde engel olmuşlar, beni eve götüreceklerini, arkadan da babamın geleceğini söylemişlerdi. Ama gelmemişti, hiç de gelmedi.
Tam oradan geçerken, babamla bir adamın birbirlerinin yakalarına tutunmuş, yüksek sesle bağırdığını görmemle, beni götüren adamın elinden kurtulup oraya doğru koşmuştum. Babam beni görünce adama bişeyler söylemiş, adamda babamın yakasını bırakmış geriye doğru çekilmişti. Babamın bacaklarına sarılarak ağlamaya başlamıştım.
Titrek nefesler alıp verirken bir yandan da hıçkırarak ağlıyordum.
"babba! Babacım gideyim gideyiim!"
Elinden tutmuş, küçücük ellerimle çekiştirmeye çalışıyordum. Babam dizlerinin üstüne çöküp, bana öyle bir sarıldı ki, bunun bir veda sarılması olduğunu o yaşımda anlamıştım. Babamın omzunda bı süre öylece ağlarken, omuzlarından tutup kendinden hafifçe ayırdı beni. Ardından alnıma uzunca bir öpücük bıraktı. Gözyaşlarım yeşillerimi sularken, babam hepsini silmiş, yüzümü koca elleri arasına alıp konuşmuştu.
"Şimdi şöyle yapalım mı çimen gözlüm, sen o amcayla git seni eve bıraksın."
Babamın bakışları arkamda ki adama kayarken adamdan onay bekler gibi bakmıştı, bende yeşillerimi o yöne çevirmemle adam güven verir bir şekilde başını usulca sallamıştı.
"hayıy babacım sende gey yütfenn!
"Kızım cantanem, sen şimdi uslu bir kız olup eve gidersen akşam gelirken sana en sevdiğin tatlıyı alırım tamam mı?"
Heyecanla babama bakıp elimi şımarık bir kız çocuğu gibi ağzıma koyup, kıkırdamıştım.
"Sütyaçç! Sütyaç mı alıcaksın bana babacımm, yaşasınn!"
Babamın gözleri doldu, başımı kendine çekip saçlarıma bir buse kondurdu. Babama son sarılışım olduğunu bilmeden, hızlıca kucağına atladım babam benimle birlikte ayağa kalkarken elimi yanağına koyup okşamıştım. Son kez ellerini sırtımda birleştirip beni kendiyle beraber bir tur döndürdüğünde sessiz avluda benim kahkaha ve kıkırtı nidalarım yankılanmıştı.