Ölüm korkusu terk ettiyse insanı, aciz bedene kıymak basit bir eylemden ibaret olurdu. Zaten kalıcı olmadığı bu dünyada hiçbir amacı olmadan yaşamak kişiye zulüm gibi geldiğinden Tanrı'ya nankörlük edip yarattığı bedenin ve üflediği ruhun hiçliğe gidişine sebep olurdu.
Yüksek katlı binanın terasında rüzgarla dalgalanıyordu saçları. Kararını vermiş, binanın korumalarına attığı ellerine kendi yükünü vererek yükselmişti duvarın üstünde.
Dengesini korumaya son verdiği an bitecekti hikâyesi, bitecekti amansız dünyadaki yaşamı.
Gözlerini kapatıp kendini boşluğa bırakacağı an geriye çekildi bedeni. İstediği yöne değil, zıddına düşen bedeni kim olduğunu bilmediği bir adamın kolları arasına düştüğünde akışını durdurduğu bilinci yeniden harekete geçti.
"Ne yaptığını zannediyorsun Jeon?!" Sinirle ona kükreyen adamı, gözlerini iyice açtıktan sonra tanımlamaya başlamıştı. Durdu bir müddet, onu dünyadaki tek amacı olan intihardan alıkoyan bu adama baktı bir süre.
"Asıl siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz?" Ne hakla özgür bir şekilde gerçekleştireceği eylemden onu alıkoyardı?
"Seni kurtardım." Kollarıyla sardığı beden elleri arasından uzaklaştıktan sonra ona sinirle baktı.
"Bakın Sevgili Kim, bu sizi ilgilendiren bir konu değil lütfen arkanızı dönüp beni yalnız bırakın veya aşağı inip bedenimin süzülüşünü seyredin fakat sakın, sakın beni durdurmaya çalışmayın."
Parmağıyla onu ikaz ederken karşısındaki adam ona dehşetle bakıyordu. Asla canına kıymasına izin vermeyecekti, dayanamazdı onun için atan yüreği.
"Lütfen," diyerek fısıldadı. "Lütfen yapma, neden bunu yapıyorsun?" Sesindeki hüsran ve korkuyu yansıtmak istercesine konuşmuştu.
Jungkook kaşlarını çatarak bir süre ona baktı. Anlayamamıştı bu tavırlarını çünkü onlar birbirileriyle tek kelime dahi etmemiş, aynı ofiste çalışan iki elemandı. Bu yüzden onun intiharına bu kadar duygusal yaklaşmasına anlam verememişti.
"Yoruldum bu amaçsız giden günlerden, sürüklenip durmaktan yoruldu bedenim. Hayatımda arkamdan üzülecek kimsem yok, yasımı tutacak, parçalara ayrılan cesedimi umursayacak kimsem yok, bu da teşebbüsümü daha da cazip kılıyor. Bu hayatın akışına dayanmaya mecalim kalmadı Kim, bu benim tek kurtuluşum. Lütfen, uzaklaşın ve beni rahat bırakın."
Son bir defa karşısında ona yapmaması için yalvaran gözlerle bakan adama karşı konuştu. Eğer o gitmeye niyetli değilse gözleri önünde bir kez daha atlamayı deneyecekti fakat bu sefer hızlı olacaktı, ona mani olmasına izin vermeyecekti.
Gözleri gözlerinde takılı kalmışken hızla arkasını döndü ve korumalara atlamaya yeltendi fakat yine başarısız olmuştu. Onu öncekinden daha sert ve güçlü bir şekilde çekmişti esmer adam.
Tuttuğu bedeni arkasında kalan korumalara hızla dayadı ve yüzünü avuçları arasına aldı. "İzin vermeyeceğim Jeon, gözlerimin önündeyken kendini öldürmene izin vermeyeceğim."
Anlamsız bakan gözlerini yüzünü tutan adamınkilerle birleştirdi. Bu adamın sorunu neydi ki?
"Yaşamına son vermeyi çoktan kabullenmiş birini kararından vazgeçiremezsiniz." Eğer ona böyle bakmaya devam etseydi, tüm ilkelerinden vazgeçebileceğinden bir haberdi. "Bırakın beni," diyerek kollarına sardı ellerini, niyeti tutuşundan kurtulmaktı fakat gücünün yetemeyeceği aşikârdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blind Eyed | Taekook ✓
FanfictionSevgilisi Taehyung öldüğü için sürekli ağlayan Jungkook'un gözleri en sonunda kör olmuştu. Bunun üzerine kuluna acıyan Tanrı, Taehyung'u melek olarak gönderip Jungkook'a bağışlamıştı. düz yazı