@pile16 @Karadenizperisi61 @selinhantol @adaatadmr @dystinabell @KubraKksal0 @BernaGebedek @geceninellitonu_ @SelfinazBulut5 @vuslat_tuna @Burcu_Aley 💞💞
Bir süredir kendilerini çalan müziğe kaptırıp dans etmeyi sürdürürken aralarında hakimiyet kuran sessizlik tabi ki zihinleri için geçerli bir durum değildi. Gülşah son birkaç gündür yaşadıkları bir yana şu anda yaptığı şeyi de yapabileceğini tahmin etmezdi. İnsanlara neşe saçar, onlarla mutlu olabilirdi ama insanlara zor güvenirdi genelde. Ama bu adam tüm o sınırlarına çizdiği çemberin dışında kalmayı başarmıştı. Hissettiği şey güven miydi yoksa sade bir sakinlik hissi miydi diye sorarsanız sakin hissedecek kadar güvende hissedebildiğini söylemekten geri durmazdı doğruları söyleyen yanı. Zihni kendi kendine konuşmalarla meşguliyet halindeyken onu izleyen okyanus mavisi göz bebekleriyle karşılaşması uzun sürmezken neden rahatsız hissedemediğini düşünüyordu. Normal şartlarda sadece ismini bildiği biriyle yemeğe çıkar ya da onunla evine gelir miydi? Gelmezdi... Tek Cevap... Peki neden şimdi, şu an buradaydı? Tuhaf bir şekilde cevap yoktu... Net olan tek şey buydu. Kalbinin ortasına sızan ve bıçak gibi saplanan ağrıyla nefesinin kesildiğini hissedince gözlerini kapatıp bunun geçmesini beklerken kollarını çözmüştü.
"İyi misin? Gülşah"
Gülşah kısa kısa nefesler alıp hissettiği sancının yansımalarının geçmesini beklerken arkasını dönmüş ve daha fazlasını belli etmemeye çalışarak gülümsedi. Duvarda asılı çeşitli kılıçlar vardı.
"Bu kadar çok kılıcın var kullanmayı biliyor musun peki?"
"Rakibimi yenecek kadar diyelim"
"Bayağı iddialısınız bakıyorum Kürşad Bey"
Kürşad kendinden emin bir ses tonuyla "İyi olduğumuzu düşündüğümüz şeyler de hangimiz değiliz ki?" diye karşılık verirken cam kapağı kaydırıp kılıcı asılı olduğu yerden almıştı.
"Güzel cevap sevdim bunu" dedi ve ekledi. "Peki sen nerden öğrendin kılıç kullanmayı?"
"Babamdan, o da dedemden öğrenmiş... Eskiden tahtadan kılıçlarla öğretilirmiş önce öğrenmek isteyenlere... Babamın tahta kılıcı hala orada durur, hemen yanında da benim tahta kılıcım" diye cevapladığında Gülşah birkaç saniye zihninin nezdinde gözlerinin önüne düşen elinde tahta kılıçla babasının peşinde koşturan sarışın mavi gözlü küçük bir çocuk hayal etmişti.
"Güzel bir çocukluk geçirmişsin gibi hissettim, şahsen ben öyleydim şahane bir çocukluk geçirdim, dayımla durmadan kazılara giderdim... Benim oyuncak bebeğim oyuncak kepçelerdi" diye mırıldanmıştı gülerek. "Mutluluğumu toprağa gizlemişim gibi hissederdim"
"İkimiz içinde sevinmeliyiz o halde harika çocukluklar geçirmişiz"
Kürşad "Bunlar kesiciliği azaltılmış kılıçlar" diye tarif etmişti elinde tuttuğu kılıcı. Demirin ateşte dövülerek getirildiği hal gerçekten muazzamdı.
"Ateşe düşen her şey yanarak kendini mi buluyor acaba? Şekil değiştirse de içinde hala demir saklı özünde o var... Bizim özümüzde toprak... Toprak bereket demek... Doğum demek... Hayata tutunmak demek... Kuruyan bir fidanı toprağa diktiğinde köklerini buluyor ve yeniden ayağa kalkıyor eğer gitmeyi tercih ederse de tutunduğu toprak sonu oluyor... Başlangıcı da olabilir sonu da"
Kürşad "Ölüm gibi" diye karşılık verdiğinde Gülşah onaylayıcı bir yüz ifadesiyle konuşmaya devam ederken genç adamın elinde tuttuğu kılıcın üzerinde parmaklarını gezdirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESKİMEYEN YARA
Fanfiction"Bitti dimi? Artık kimse geri gelmeyecek" "Savaş bitti" "Sence bir gün geri gelir mi?" "Sanmıyorum efendim... Kraliçe Hidra artık sonsuz uykuda... Kalbini de almışlar emredildiği gibi" Zamanın çok öncesinde ortaya dökülen bir yoldu aşk... Hangi insa...