Melike
Dün akşamdan sonra ağlayarak uyumuştum diye gözlerim şişti. Bu yüzden kaşıkları buzlu suya batırıp gözlerime bastırıyordum. Uykum da açılmıştı böylelikle.
"Ananı-- ulan. Korktum." Uykusundan yeni uyanmış Kübra beni görünce birden korkmuş ve bağırmıştı. Bu haline güldüm. "Günaydın."
"Bugün simit poğaça yiyelim ya kahvaltı da. Evde ki kahvaltı da, tesiste ki de baydı artık. Hazırlanayım ben." Yanağımı öpüp gitti. Yeter kız bu, suyu Çiçeklere dökeyim de boşa gitmesin.
Üstümüzü giyinip evden çıktık, hava güneşliydi ama buz gibi soğuktu. Aşk da böyleydi işte. Camdan bakınca Güneşin etrafa yaydığı sarı ışıklar; bu ışıklara bakınca bile içi ısınıyordu insanın. Kalbi pır pır ediyordu. Ama bu sadece camdan bakınca böyleydi. Dışarı çıkınca buz gibi bir soğuk sizi karşılıyordu, kanınızın donduğunu hissediyordunuz.
Bu güzel görüntüye aldanıp mont giyinmeden çıktığınızda ise kendinize kızıyor ve şu cümleyi kuruyordunuz, "Ne kadar aptalım? Güneşe kanıp bir ceket bile giyinmedim."
Güneş aşık olduğunuz kişiydi, aptal siz, ve cekette güven kalkanınız.
Ceket giymezseniz hasta olursunuz.
Hemen güvenirseniz üzülürsünüz.
Umarım anlatabilmişimdir.
Tesise geldiğimizde Kübra kabanını ve çantasını bırakmak içi yukarı çıkarken bende revire geçmiştim. Eşyamı bırakıp önlüğümü giyindim ve Poşetleri alıp yemek yenilen yere doğru yürüdüm.
"Günaydın." Başımı yerden kaldırdığımda elinde tepsiyle duran Kerem'i gördüm. Başımı sallamakla yetinip köşeye oturdum. Kerem tereddütte kalmış gibi dururken yanıma Kübra oturmuştu bile. Bakışlarımı ondan alıp önümde ki poşeti açtım.
"Al bakalım bu da senin çayın. Istersen kahvaltılık da alayım mı?"
"Kendine alıyorsan al, ben yemicem."
Simitlerimizi yerken pek konuşmadık, sadece bugünün yoğun geçeceğini anlattı Kübra. Ara transfer zamanına girdiğimiz için habire teklifler geliyordu ya da bizimkiler teklif sunuyordu. Köhn adında biri ile olumlu geçmiş toplantı. Bir kaç gün önce başkanları ve Teknik direktörü ile toplantı yapmışlardı bugün de direkt kendisi ile yapılacakmış. Birde Kazımcan'ı kiralık olarak Ankaragücün'e gönderebilirmişiz. Herkesin hakkında hayırlısıda Kazımcanım gitmesin yaa.
Kahvaltımızı ettikten sonra revire giderken telefonuma ard arda mesaj gelince kaşlarımı çatıp telefonu açtım.
Kumralım🫀
Kalbinin kırıldığının farkındayım, emin ol her şeyi kanıtlayacağım.
Bana inanmadığın için sana kızgın değilim. Hakkım da yok zaten ortada öyle bir fotoğraf varken. Sadece, lütfen kalbinde beni bitirme.
kalbinin kırıklarından öperim, dudaklarım parçalanana kadar...
Görüldü, 09.58
Yüzümde oluşan tebessümü silip revire girdim. Görüldü atmıştım sadece. Yazacak bir cevabım da yoktu zaten. Kalbimi kırmıştı haklıydı, ortada böyle bir kanıt varken aksini nasıl kanıtlayacaktı bilmiyorum ama yaparsa da affederdim zaten.
Oyuncuların aylık sağlık taraması zamanı gelmişti. Bu yüzden her oyuncunun önceki sağlık taramalarını ve bu ay yapacağım tarama için doldurulacak belgeleri çıktı alıyordum. Çıktılar dosyalama içindi ne olur ne olmaz diye. Ayreten bir de bilgisayara belgeleyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ula Nolayi Nolayi?
FanfictionSoyunma odasının koridorunda gördüğü şeyle şok oldu Kübra. "Melikem yapmaz dedim... Kerem imanlı dedim.." diye geçirdi içinden. Tam oradan uzaklaşmak için arkasını dönmüştü ki arkasında ki bedene çarpmasıyla başını kaldırdı. Daha kim olduğunu anlama...