"Evveeet, pideler geldi sıcak sıcak!" diye bağırarak merdivenlerden çıktı Veysel. Son basamağa ulaştığı anda salona yayılan taze pide kokusu herkesin yüzünde bir gülümsemeye neden oldu. Yusuf oturduğu yerden kalkarak hevesle babasına, pideyi almaya koşarken, tabakları masaya yerleştiren Kenan kardeşine dönüp kaşlarını kaldırdı.
"Ooo, bu ne hız güççük gardeş? Çok acele etmeseydin ya, sahurla beraber açardık biz orucu."
"Ne diyon lan?" dedi Veysel ters ters, pide poşetini oğluna verirken. Kenan masanın yanındaki sandalyelerden birine yaslanıp sırıttı.
"Geç kaldın diyorum geç. Ezan okunacak iki dakikaya."
"Bak ya? E bir dahakine siz girin o zaman pide kuyruğuna ha, Doktor Bey? Sizi görelim bakalım geç kalıyonuz mu kalmıyonuz mu." dedi Veysel alayla. "Gerçi sen sahura anca yetişirsin ya, malum kaç yaşına geldin artık eskisi gibi hızlı da koşamazsın."
"Bak bak bak." dedi Kenan şaşkınlıkla, bir yandan da Veysel'in üstüne yürüyordu. "Sen yaşlı mı dedin az önce bana?"
"Hee, dedim. Napaca- lan!"
Kenan bir anda onun üstüne atılınca Veysel çığlık atarak geriye kaçtı. Salonda bir kovalamacaya tutuşan ikiliyi Yağmur'la Yusuf gülerek izlerken, Cemile ve Elif de mutfaktan taşıdıkları tepsilerle salona girmişti.
"N'apıyor bunlar ya?" diye söylendi Cemile, tepsiyi masaya bırakırken. Elif iç geçirdi.
"Gerçekten, asla büyümüyorlar."
Başka zaman olsa bu cümleye itiraz edilebilirdi, tabii o sırada Veysel ve Kenan iki küçük çocuk gibi güreşe tutuşmuş olmasalardı.
Son tencereyi de salona taşıyan Döndü, oğullarının halini görünce kaşlarını çattı. "Anoo. Napıyo' bunlar böyle ya iftar saati?"
"Biz de anlasak anam." diye gözlerini devirdi Cemile. "Elif, gel kız ayıralım şunları."
İkisi de aynı anda güreşen kardeşlere ilerlediler ve eşlerinin kollarından tutup çektiler. Zar zor da olsa ayrılan kardeşler nefes nefese kalmışlardı.
"Veysel Allah aşkına ezan okuncak şinci ya! N'apıyonuz siz?" diye azarladı Cemile.
"Cemile'm ama o başlattı ya." diye söylendi Veysel, abisini işaret ederek. Kenan kaşlarını çattı.
"Bana yaşlı diyen kimdi lan?"
"Dur lan karıştırma onu."
"Aa, yeter!" diye kızdı Elif, Kenan'ın koluna vurarak. "Geçin hadi sofraya, bak iftar saati geldi hadi."
İki elti masaya ilerlediler. Arkada kalan Veysel ve Kenan'ın saçları darmadağınıktı, hala nefes nefeselerdi. Bir an birbirlerine baktılar, sonra hafifçe sırıttılar ve eşlerinin peşinden sofraya yürüdüler.
Ezan okundu, top patladı ve oruçlar açıldı. Kaya ailesinin mavi gözlü familyası iftarını yaparken, herkes karnını doyurduğu için sofrada alışılmışın dışında bir sessizlik vardı. Pilavlara geçildiğinde bu sessizlik yavaş yavaş bozulmuş, konu -son zamanlarda sıklıkla olduğu gibi- Elif ve Kenan'a gelmişti.
"Ee yengem, nasıl bizim ufaklık?" dedi Veysel, Elif'e sırıtıp karnını işaret ederek. Elif güldü.
"İyi iyi, keyfi yerinde."
"E kurabiyesini de yedi, artık mutlu mutlu uyuyordur orada." dedi Kenan gülümseyerek. "Di'mi babacım?" diye seslendi, karşısında oturan Elif'in karnına bakarak. Herkes güldü.
"Cinsiyeti ne zaman belli olacak Kenan abi?" diye sordu Cemile merakla.
"Valla abicim daha en az bir ayı var." diye mırıldandı Kenan. "Ama belli de olmayabilir tabii, her bebekte farklı oluyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One Shots • VeyKen (Gönül Dağı)
FanfictionGönül Dağı'ndan Veysel ve Kenan'la alakalı, birbirinden bağımsız bölümler ♡ Dizide asla göremeyeceğimiz ama görmemiz gereken sahneleri, çok güzel yazılabilecekken geçiştirilen olayları da yazıyorum. Bütün Gönül Dağı ve VeyKen Fc'yi beklerim 🌸