1.0

143 18 8
                                    


flashback gibi bir bölüm??
tae ve jk'nin nasıl tanıştıklarıyla
alakalı, ara ara bu şekilde
düz yazı olarak yazacağım.
bu kadar bb
🙆🏼‍♀️



taehyung, elindeki kitapların ağırlığından yakınırken yunjin onu gülerek dinliyordu. yunjin, taehyung ile üniversitenin ilk günü tanışmıştı. tesadüften başka bir şey değildi, laf arasında taehyung ona ev aradığını söyleyince, daha sonraları çok yakın arkadaş olacaklarını hissettiği bu çocuğu yüz üstü bırakmaya kıyamamıştı. o zamandan beri birbirlerinin dibinden ayrılmaz olmuşlardı.

kampüste ilerlemeyi sürdürürlerken onlara doğru yaklaşan namjoon el sallamıştı uzaktan. ama yanında birisi daha vardı.

taehyung'un daha önce hiç görmediği, belki de yanından geçerken dikkat bile etmediği bu çocuk, birkaç ay sonra hayatını değiştirecekti de haberi yoktu.

"iki saattir sizi arıyorum, ne kadar hızlı yürüyorsunuz." namjoon karşısındaki bedenlere sitem ederken, yanındaki çocuk sessizliğini korumayı sürdürüyordu. "jungkook ile geçen gün sanat klübünde tanıştık. o kadar yetenekli ki, çizdiklerini bir görseniz..." yanındaki uzun siyah saçlı çocuğu övmeye uzunca devam etti namjoon.

yunjin elini uzatmıştı yeni çocuğa, "yunjin ben. memnun oldum. sanat fakültesinde misin yani? aynı yerde olmamıza rağmen seni hiç görmememe şaşırdım jungkook."

jungkook, uzatılan eli sıkıp gülümserken taehyung'a bakmayı bir saniye olsun kesmiyordu. bu durumun farkına varan taehyung, yunjin'in koluna daha sıkı yapışıyor ve gitmek istediğini, derse geç kaldığını söyleyip duruyordu.

"kusura bakma, jungkook. tae biraz şeydir... yeni insanlarla tanışmayı pek sevmez de." kaşlarını çatarak baktı koluna sarılmış ele.

taehyung ise itiraz etmek amacıyla hemen konuşmuştu, "ne alakası var? merhaba jungkook, ben taehyung. bak, tanıştım işte. gördün mü?"

jungkook onun bu tavırlarını sevimli bulduğundan dolayı elinde olmadan gülmüştü. ama aksi gibi bu taehyung'un daha çok sinirini bozuyor, ciddiye alınmadığını düşünmesine sebep oluyordu.

"taehyung'u takma sen. ben sahne sanatları kısmındayım, fakültede beni görürsen çağır da resimlerine bakayım." yunjin, konuşurken içtenlikle gülümsemiş ve taehyung'a daha fazla dayanamayacağından dolayı vedalaşarak uzaklaşmaya başlamıştı oradan. tabii bu arada tae de onun kolunu bırakmamış, peşinden geliyordu.

"senin sorunun ne? iki arkadaş edinsen öleceksin sanki. kazuha'yı bile ağlattın sizi ilk tanıştırdığımda, senden hâlâ korkuyor."

"sadece gergindim o gün, ben ne bileyim bağırdım diye ağlayacağını. özür de diledim ayrıca."

yunjin göz devirerek boş bulduğu banka oturdu ve tae'yi yanına çekti. "abartıyorsun işte. hoş çocuk değil mi? niye gerildin o kadar?"

"değil hoş falan, çok kötü bakıyor. beğenmedim ben."

"sen kimseyi beğenmiyorsun ki zaten." sessizce mırıldandı yunjin.

taehyung açık açık söylemese bile ailesinden dolayı üzerine yığılmış tonla güven problemi vardı. insanlara rahatlıkla kendini açamıyordu. bu yüzden okuldan biri ondan hoşlansa, onunla yakınlaşmaya çalışsa bile bunu ciddiye almıyor, uzaklaşıyordu. birilerinin onu sevebileceğine ve değer vereceğine karşı olan inancını tamamen yitirmişti.

yunjin'e ise bu kadar güvenme sebebi, en zor zamanında ona el uzatmış olmasıydı. onu arkadaştan çok ablası gibi görüyordu, kötü bir şey yaşadığında hep ona sığınıyordu.

closer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin