—yunjin'den aldığı ani mesaj ile kaşları çatılan jungkook, bakışlarını bir süre daha televizyon ekranında dolaştırmış ve düşünmüştü; sırf oraya gitmesi için böyle bir mesaj atıyor olamazdı, değil mi?
nasıl olursa olsun, evde oturduğu sürece içi rahat etmeyecekti. bu yüzden daha fazla beklemeden evden çıkmış, arabasını çalıştırmıştı. yol boyunca taehyung'un başına bir şey gelip gelmediğine karşı olan merakından dolayı içi içini yemişti.
barın arka tarafına arabasını park etmek için girdiğinde, yerde oturan kazuha, yunjin ve aralarındaki taehyung'u görmüştü. taehyung'un gözleri ağlamaktan kızarmış duruyordu ki bu manzara jungkook'u daha da telaşlandırmıştı.
arabadan inen jungkook'un kollarına kendini atan taehyung'un ağlaması yeniden hiddetlenirken yunjin olanları anlatmaya çalışıyordu. "taehyung jimin'in yazdıklarını gördü. sen istemediğin için göstermekten vazgeçmiştim ama telefonuma bakarken görmüş, silmeyi unutmuştum." sessizce mırıldanırken kazuha da yanlarına adımlamıştı.
jungkook, "kazuha, taehyung'u arabaya bindir ben geliyorum hemen." dediğinde kazuha hiç vakit kaybetmeden denileni yapmış ve yunjin'e dönmüştü yeniden. "sırf bu yüzden bu kadar ağlıyor olamaz."
"hayır, sırf bundan değil. ama şunu anlamalısın jungkook, taehyung arkadaşlarına çok değer veriyor, özellikle de jimin'e. senin de önceden dediğin gibi ondan böyle bir şey beklemezdi ve doğal olarak buna kırıldı. ayrıca sanırım jimin ona açılmayı planlıyordu, onu engellediğim için gergindi. bu olay olunca da çekip gitti bir anda. taehyung'a açıklama bile yapmadı." arabaya doğru giden kazuha ve taehyung ikilisine bakarken sözünü sonlandırmıştı.
"başka bir şey olmadı yani? buna ağlıyor?" kaşları dikleşen jungkook, aldığı cevap ile tatmin olmamış ve daha fazlasını öğrenmeye çalışıyordu.
"ha, namjoon bildiğini sanarak taehyung'a yarın senin paris'e gideceğini söyledi." yunjin kollarını göğsünde birleştirmiş ve lafını sürdürmüştü, "jungkook, gerçekten fikrin değişmeyecek mi gitme konusunda?"
"emin değilim, yunjin." yanıtının üzerine yüz ifadesi daha çok gerilen yunjin'i omzundan tutup arabaya doğru yürütmüştü. "hadi, geçin hepiniz içeri. üşümüşsünüzdür burada. ilk sizi bırakayım eve."
jungkook'un sesini duyması ile öne eğdiği başını kaldıran taehyung, sürücü koltuğuna geçen jungkook'un omzuna vurmuştu. "neden bana söylemedin?"
"taehyung..." omzundaki ellerin nazikliğinden ötürü dudaklarını birbirine bastırırken söyleyecek bir şeyler düşünüyordu. "eve gidince konuşuruz, olur mu? dinlen biraz. yorucu bir gece olmuş hepiniz için."
istemeyerek de olsa ısrar edecek gücü kendinde bulamayıp önüne dönen taehyung, pencereden dışarıyı seyretmişti yol boyu.
yunjin ve kazuha'yı evlerine bıraktıktan sonra kendi apartmanlarına doğru yönünü değiştiren jungkook, sessizliği bozarak, "anlatmak ister misin tam olarak ne olduğunu?" demişti.
"anlatacak bir şey yok. jimin yüzünden seninle kavga ettiğime inanamıyorum, çok aptalmışım."
bunu söylerken başını geriye doğru atmış, jungkook'a bakmamak için uğraş veriyordu.
"evet, sözümü dinlemen lazımmış. ama bu yoldan öğrenmiş olmana üzüldüm, taehyung. onu ne kadar sevdiğini biliyordum."
"bu yüzden ayrıldık, değil mi? ve bu yüzden bana söylemedin?"
jungkook olumlu anlamda başını sallarken çoktan binanın önüne varmışlardı.
"hadi. yukarıda konuşuruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
closer
Fanfictionbeni çizdiğin resimleri sergilemeyi bırak, biz ayrıldık jungkook ; tae.kook