1.3

143 15 9
                                    




"doğum günün için heyecanlı mısın?"

sarışın çocuk sorusunu takmayınca jimin kaşlarını çatmış ve yinelemişti söylediğini. "taehyung?"

"hm? yani evet, biraz. ama yunjin'lerin gösterisi için daha heyecanlıyım. ilgiyi kendi üzerime çekmek istemiyorum." telefon ekranından başını kaldırmadan cevaplamıştı.

jimin ise onun bu tavrını sinir bozucu bulmuştu. kendisiyle göz teması bile kurmuyor, doğru düzgün konuşmuyordu. halbuki bu akşam için çok umutlu bir şekilde taehyung'un yanına gelmişti evde yalnız olduğunu öğrenince.

taehyung telefonuyla ilgilenmeye devam ediyordu ki kapı çalmıştı. kapıyı açmak için ayaklanmıştı telefonunu koltuğun üzerine fırlatıp. onu elinde poşetlerle karşılayan yunjin'i görünce neşesi yerine gelirken jimin ise arkasında, "sen mi çağırdın yunjin'i?" diye soruyordu.

"biri çağırmadı, ben kendim geldim. bir sorun mu var jimin?" elindekileri mutfak tezgahının üzerine bıraktıktan sonra jimin'e bir cevap beklercesine bakıyordu.

"hayır, yok. niye olsun."

jimin, taehyung'a dik bir şekilde bakmayı sürdürüyor, yunjin ile yaptıkları sohbeti dinlemiyordu bile. bir süre sonra yunjin bunun farkına vararak biraz uzaklarında duran jimin'e dönmüştü. "son günlerde garip davranıyorsun, sorun ne?"

"niye böyle şeyler ima edip duruyorsun?"

ortam gerilmeye başlarken taehyung, yunjin'in yanına sinmiş ses çıkarmadan izliyordu olanları.

"çünkü tuhaf davranıyorsun. taehyung ile yalnız kalmaya çalışıyorsun, biz gelince hemen gidiyorsun. asıl sen ne ima etmeye çalışıyorsun?"

taehyung, yunjin'in koluna sarılmış dudaklarını birbirine bastırıyordu. "yunjin, niye bu kadar gerginsiniz? aranızda bir şey mi oldu?"

yunjin, taehyung'un saçlarını okşamış ve belli belirsiz tebessüm etmişti. "bir şey yok tae, gösteriden dolayı gerginim biraz. jiminin de sadece kafası karışık biraz sanırım, öyle değil mi jimin?"

jimin, ona başka söz bırakılmadığından dolayı başını sallamakla yetinmişti. yunjin şu an için, en azından taehyung'un önünde bu konuyu uzatmak ve onu endişelendirmek istemiyordu.

yunjin taehyung için getirdiği yemekleri poşetten çıkarıp bazılarını masaya koymuş, bazılarını da dolaba yerleştirmişti. bu sırada taehyung, dirseklerini tezgaha yaslayıp çoktan kendince bir şey anlatmaya başlamıştı bile.

"kısacası, anlayamıyorum. ve sebebini hâlâ söylememiş olsa da daha da sinirimi bozmuyor. yani eğer aldattıysa falan bunu gelip söyleyebilirdi, öyle değil mi? en azından ondan nefret eder ve bir daha hiç konuşmak istemezdim. ama söylemiyor. ve konuşmak istiyorum."

yunjin, dudaklarındaki gülümsemeyi silmeden taehyung'u dinliyordu. o konuşmasına devam ederken göz ucuyla koltuktaki oturan jimin'e baktı ve taehyung'un lafını böldü, "jimin, sen ne düşünüyorsun? sence jungkook neden ayrılmış olabilir?"

aniden gelen soru ile afallayan jimin, bir süre taehyung'un merakla bir şey duymayı bekleyen gözlerine baktı.

"emin değilim. belki de taehyung'un dediği gibi aldatmıştır."

"ya? halbuki taehyung'u çok seviyordu, aklım almıyor nasıl öyle bir şey yapar. bence farklı bir şey bu."

jiminin yüz ifadesi gittikçe gerginleşse de sakinliğini korumaya çalışıyordu. bakışları ikisinin arasında mekik dokuyan taehyung ise olması gerekenden daha sakindi çünkü hiçbir şeyin farkında değildi.

"öyle mi? sence sebebi ne, yunjin?"

yunjin, raftaki tabaklara uzanıp masaya yerleştirdikten sonra omuz silkmiş ve, "tam olarak çözemedim. ama çözeceğim." demişti.

her halinden bu konuşmadan rahatsızlık duyduğunu belli eden jimin, ayağa kalkmış ve kapıya ilerlemişti. "ben yemeğe kalmayayım, işim var biraz. görüşürüz sonra."

taehyung, daha fazla bir şey söylemeden çıkıp giden bedenin arkasından bakıyordu. daha bir saniye olmamıştı ki jungkook kapının önünde belirmişti. kaşları çatılan tae, kapıyı kapatmak üzere elini uzattı ama yunjin onu durdurdu.

"bir şey mi oldu, jungkook?"

jungkook, karşısında ona sinirle bakan taehyung'u seyrederken kalakalmıştı, tüm söyleyeceklerini unutmuştu. kaldı ki gelirken de aklında pek bir şey yoktu. sadece taehyung'u görmek istemişti. "iyi misin diye kontrol etmek istedim." sessizce mırıldandı.

damarlı parmaklarını, gerginliğini atmak istercesine siyah saçlarının arasında dolandırıp duruyor, taehyung'un bir an önce yumuşamasını ve bir şey söylemesini bekliyordu.

taehyung ise ona istediğini vermeyecekti. bu yüzden çattığı kaşları ile birkaç saniye daha kapının önünde dikilmeye devam etse de fazla dayanamamış, "merak falan etme beni. isteyen kim?" demiş ve elini havada sallayıp odasına doğru yönelmişti.

kapının önünde kalan yunjin, taehyung'un duymayacağı bir şekilde, sessizce konuştu. "niye geldin jungkook?"

"jimin'in çıkıp gittiğini gördüm. bir şey mi oldu?"

yunjin, başını olumsuz anlamında salladı ve jungkook'u hafifçe itti kapının önünden çekilmesi için. "git sen şimdi, benim sana anlatacaklarım var mesaj atarım. taehyung konuştuğumuzu görmesin."

jungkook daha fazla diretmeden yan daireye geri dönmüştü, yunjin de kapıyı kapatmıştı.

yemeğin ardından taehyung televizyonun karşısındaki koltuğa uzanmış, neredeyse uyuyacak gibiydi. yunjin bunu fırsat bilerek jungkook'a balkona çıkmasını söyleyen bir mesaj attığında taehyung bu olanlardan bihaberdi.

ikisi balkonlarda buluştuklarında yunjin ellerini mermere yaslamış jungkook'a bakıyordu.

"ee? anlatsana?"

jungkook'un sabırsızlığı karşısında kaşları çatılsa da bozuntuya vermeden konuşmaya başladı, "dans ekibinden biriyle tanıştım bugün. laf arası jimin geçti ve eskiden arkadaşlarmış anladığım kadarıyla. yakın bir süreye kadar. çünkü jimin'in taehyung'a olan takıntısını vesaire bilse de jimin ona sizin sevgili olduğunuzdan hiç bahsetmemiş, sadece masum bir sevgiymiş gibi göstermiş. ama bak elimde ne var."

telefon ekranını açıp, ekran görüntülerini teker teker jungkook'a gösterdi ve okuttu. bunlar, jimin ve arkadaşının mesajlaşmalarıydı. konuşmalar, jimin'in taehyung'u ne kadar istediğinden bahsetmesi ile başlıyordu. sonrası da aynı şekilde, taehyung'a neler yapmak istediği hakkındaydı. karşı taraf jimin'e, taehyung'u sevip sevmediğini sorduğunda ise 'saçmalama' cevabını vermişti. bu kadar iğrenç şeyleri okumaya daha fazla katlanamayıp başını yana çevirdi jungkook. sokaktan geçen insanlarla ilgileniyormuş gibi bakındı ve iç çekti bir müddet.

"jungkook. okuduklarının hoşuna gitmediğinin farkındayım ama en azından taehyung'un sana inanması için bir şey var artık elinde. bunları ona ne zaman istersen gösterebilirim. bak, senden nefret ediyor olduğunu söylenemez, özlüyor seni..."

jungkook, yunjin'in lafını aniden bölerek araya girmişti. "bir sanat okulundan kabul aldım. tüm sergilerimin masraflarını karşılayacaklar ve bir sürü yeni çalışma yapma imkanım olacak."

yunjin gülümsemiş ve aralarında duran, pek yüksek sayılmayacak mermer duvarın varlığını unutmuş gibi sarılmak adına kollarını jungkook'a uzatmıştı. "jungkook, bu harika bir haber!" fakat o bile bu kadar sevinirken, karşısındaki adamın suratında hiçbir heyecan belirtisi yoktu.

"evet, evet öyle. ama sıkıntı şu ki bunun için paris'e gitmem gerekiyor."

,,

closer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin